Basri Görür iyi adamdı. Orta halli bir memurdu. İki
çocukları ve sessiz hayatlarıyla orta halli de bir ailesi vardı. Evden işe,
işten eve gider, arkadaşlarıyla nadiren takılırdı. Çevresinde genelde sevilen,
saf bir adamdı ama karısı Basri Bey'e tahammül edemiyordu. Çünkü Basri Görür’ün
kötü bir huyu vardı; idrakini kullanmıyordu. Yani nasılsa, gözüyle gördüğü
gerçekleri, akıl süzgecinden geçirip kendi yararına sunmuyordu. Onun durumu,
kütüphanede yan yana dizilmesi gereken birkaç ciltlik ansiklopedinin her bir
cildinin tüm kütüphaneye dağılmış olması gibiydi. Görüyor, fark da ediyor ama
bir türlü sonuca ulaşmak için fark ettiklerini birleştiremiyordu.
Hayatında işi ve ailesinin yanında, düzenli olarak kazık
yediği, bariz kötü huylarına rağmen hala görüştüğü arkadaşlar, sık sık yaptığı
bezdirici hatalar, karısından işittiği ve her seferinde kendini çok kötü
hissettiği azarlar, geri ödeme sözü verildiği için verdiği ve ödenmeyince
üzerine kalan borçlar vardı. Zaman zaman bazı şeyler boğazına dayanır, tam
“yeter be!” diyecek gibi dururken, kendi kendine; sorumlulara bir mazeret
bulur, onları da kendisini de sıkıntıdan kurtarırdı. Olay çıkacağını bile bile
aynı soruları sorar, anlatmayınca paçasını kurtaracağını bildiği halde
hatalarını, tuhaflıklarını gider karısının avucuna yazardı. En basiti,
senelerdir ne kadar otlakçı olduğundan şikâyetlenip durduğu arkadaşının yanına
yeni açtığı sigara paketiyle gider, sigaralarının yarıdan fazlasını, üstüne
yeni aldığı çakmağı ona kaptırırdı. Sabahları işe gitmek için kapının önüne
çıktığında gri bulutlarla dolu gökyüzüne bakar, şemsiyesini yanına almazdı.
Akşam iç çamaşırına kadar ıslanmış vaziyette eve gelir, yağmura söylenir
dururdu. Serin bahar günlerinde cereyanda kalır ya da üşüdüğü halde camı
kapatmaz, bir yerleri tutulunca “siyatik” der, sırtına şişe çeksin diye
karısına yalvarır dururdu.
Yıllardır gittiği berberi her tıraşta yani iki ayda bir
kulaklarını yakar, Basri Bey yanıklara merhem sürerken ona söver buna rağmen
berberini değiştirmeyi düşünmezdi. Pazar filelerine şeftalinin eziğini,
domatesin çürüğünü dolduran pazarcıları bırakmaz, ısrarla onlardan alışveriş
yapardı. Nezaketen bir sofraya çağrıldığında teklifi, davet sahibini şaşırtacak
kadar hızlı kabul eder, saatlerdir oturdukları misafirlikte ev sahibi artık ne
ikramda bulunacağını bilemeyip kahve yapmayı önerdiğinde hiç kırmazdı.
Arkadaşlarının ya da karısının sözlerini tamamlayıp onları ne kadar hızlı
anladığını göstermek ister, bunun yerine anlattıklarının tersini anladığını
ifşa eden cümleler kurardı. Ellerini nereye koyacağını bilemez, o yüzden önünde
bağlar, itaatkâr biçimde emir bekliyormuş gibi durur, bu duruşu karısını deli
ederdi. Günlerce düşünüp mantıklı bir şekilde aldığı kararlar sorgulandığında
ya da fiyat, kalite araştırması yaparak özenle seçtiği bir eşyayı biri
beğenmeyip neden aldığını sorduğunda en saçma sebebi ilk söyler, kendini
lüzumsuz işler yapan bir insan konumuna düşürürdü.
Çocuklar da babalarının genel davranışına bakınca pelerini
ve taytıyla evlerinin çatısına inen bir süper kahraman/baba göremiyorlardı.
Mesela markette minik otomobil görünümündeki alışveriş arabalarına binmek
istediklerinde sınırlı sayıda olan arabayı, babaları nazikçe başkasına ikram
eder, kendi çocuklarının beklentilerini hiç anlamazdı. Çözemedikleri bir
soru olduğunda, "nasıl çözüleceğini biliyorum da sana izah edemem"
der, çocukların buna burun kıvırdıklarını görmezdi. Uçurtma uçurmak
istediklerinde en rüzgârsız günü seçer, oğlanları deli ederdi. Bir keresinde
karısının, koptuğu için kenara attığı iple küçük oğlana salıncak kurmuş, çocuk,
salıncağın ikinci turunda kendini yerde bulunca çok üzülmüştü.
Karısı, tahammülünün sonuna geldiğinde iki çocuğu da alıp
evi terk etti. Basri Bey bunu hiç beklemiyordu. Çünkü karısının bir süredir
kendisiyle konuşmayışını bahar temizliği yorgunluğuna, yataklarını ayırmış
olmasını menopoza, çocukların odalarından çıkmayışını derslerine bağlamıştı.
Evde yemek olmayışı hayat pahalılığındandı herhalde. Geçen gün arayan avukat
hanım muhakkak ki yanlış aramış olacaktı. Bugün kapıyı anahtarıyla açmasının
sebebi karısının çocuklarla birlikte annesini ziyarete gitmesiydi. Epeydir evde
sıkılmış olmalılardı, ziyaretleri anneannelerine de iyi gelirdi.
Cenazeden dönerken Basri kara kara düşünüyordu. Ferdi’nin
intihar sebeplerinin tamamı hatta fazlası kendi hayatında vardı. Ferdi intihar
ettiğine göre işleri düzeltmeyi denemiş, başarısız olmuştu. Öyleyse yeniden
denemenin bir anlamı yoktu. Aynı yöntemi uygulayıp intihar etmeye karar verdi.
Aklından bir sürü yöntem geçirdi. İlaç içmek, bileklerini kesmek, gidip kendini
yüksek bir köprüden aşağı bırakmak, hızla geçen arabaların önüne atlamak,
kendini vurmak… Aklına gelmeyen yöntemleri dolaplardan, çekmecelerden
bulabilecekmiş gibi sağı solu açıp kapatırken oğluna salıncak yaptığı ipi
buldu. Basri Bey, çoktan unutmuştu oğlunun hayal kırıklığı içinde göz
yaşlarıyla ıslanmış yüzünü. Sandalyeyi çekti. Tavana avize asmak için komşunun
matkabıyla deldiği halde avizeyi takmadığı için boş duran çengele ipi geçirdi.
Öbür ucunu ilmek yapıp boğazına taktı. Sandalyeyi titrek ve kararsız tekmeledi.
İp daha Basri Bey'in ağırlığını yüklenemeden kopuverdi. Basri kendini kırık
sandalyeyle birlikte yerde buldu. Çıkan gümbürtüye koşan alt komşu, kırık bir
bacak ve boynunda çürük iple ağlarken bulduğu Basri'ye soru sormadı. Onu yerden
kaldırdı, taksiyle hastaneye götürdü.
Hastane polisi uygulama gereği Basri Bey'in ifadesini aldı.
Basri Bey, tombul elli, babacan görünümlü polise ifade vermekten öte içini
açtı. O gece hastanede Basri Bey'in vakası dışında polisiye olay olmadığından
her şeyi sessizce dinleyen polisin ağzından, “sizin basiretiniz bağlanmış Basri
Bey” cümleleri dökülüverdi. O anda Basri'nin yüzü aydınlandı. Bütün bunalımını,
sorunlarını şimdi yepyeni bir açıdan görebiliyordu. Eve gidecek, her şeye
yeniden başlayacaktı. Anne ziyaretinden bir türlü dönmeyen karısını arayacak,
keşfettiği gerçeği anlatıp çocuklarla dönmesini söyleyecekti. Karısı bulduğu
şeyi duyar duymaz zaten dönmeyi kendisi isteyecekti. Coşkuyla planlar yaparken
bir yandan içi burkuldu. “Ferdi’nin de basireti bağlanmasaydı hayatı
kurtulurdu.”
https://www.hertaraf.com/haber-basri-gorur-ne-zaman-gorur-1-esra-duru-7990