Beklenmedik gelişmeler nedeniyle bu hafta ikinci Cuma yazısını yazmam gerekti. Bu ülkede doğmuş 48 yaşında bir kadınım. Hayatımın her günü, hadi abartmayayım bir gün durup bir günü, bütün kadınlar gibi varlık mücadelesi verdim. Ailede, okulda, işte, sokakta, camide; erkek olsak bazı işlerin ne kadar kolay olacağını göre göre yaşadık. Yine birçok kadın gibi ben de erkeklere ne kadar benzersem o kadar rahat edeceğim mesajını aldım, günlük hayatta “erkek gibi” davranmayı öğrendim. Hayatımın ilk günlerinden itibaren ben ve başka kadınlar, şimdi tarif ettiğim şekilde “cinsiyetsizleştirme” politikasına maruz kaldık. Şu koca yeryüzüne kadınsak nasıl sığdırılmadığımızı, nasıl hiçbir yerde (camide dahi) yerimiz olmadığını nefes alıp verir gibi idrak ettik. Bir yere gittiğimizde bize “uygun” yer bulunamadığının, orada bulunmamızdan oranın yerlilerinin ne kadar rahatsız olduğunun hep farkında olduk.
Dün Cuma namazı için Ankara Gölbaşı’nda, Gölbaşı’nın büyük
ihtimalle en büyük camisi olan Mevlana Camii’ne gittim. Safları sıklaştırsalar
ancak alt katı doldurabilecek erkek müminler mutlu mutlu, sıcak sıcak, caminin
altını üstünü, sağını solunu, bildikleri gibi doldurdukları için bir tek bana
koca camide yer kalmamıştı. Elimde seccademle kadınlar kısmını ararken içeride iki
tur attım. En son üst katta uygun bulduğum bir köşeye seccademi serip namazımı
orada kılacağımı gösterince bir işaretçi amca aşağıda bir oda tarif etti. Yersiz
bir iş peşinde olduğuma dair şaşkın bakışlar arasında seccademi toplayıp tarif
edilen yere gittim. Kapısına yaslanmış insanlardan izin isteyip girdiğim odada
namazımı tek başıma, soğukta, elektrik süpürgeleriyle birlikte kılarken Cuma
hutbesinin ironisi canımı yaktı.
Hutbede, Rabbimizin insanı bir kadın ve bir erkek olarak
aynı özden yarattığına dikkat çekilerek cinsiyetlerin herhangi bir üstünlük ya
da eksiklik sebebi olmadığı vurgulanıyordu. O sırada ben bir ayrımcılığın tam
göbeğinde namaz kılmaya çalışıyordum. Her iki cins birbirinin rakibi ya da
alternatifi değil, tamamlayıcısı ve destekleyicisiydi ama ben kendimi “Allah’ın
evi”nde yapayalnız ve istenmeyen bir kul olarak hissetmemek için üstün bir çaba
sarf ediyordum. Hz. Ömer’e hutbe sırasında itiraz eden kadın sahabe geldi
aklıma, onun kadar cesur değildim. “Dünyada bu yalnızlık hissi herhangi bir
insana reva mıdır?” diye düşünürken Allah’ın emirleri ile toplumsal kodları
birbirinden ayırabildiğim için şükrettim.
Yıllardır çeşit çeşit ortamda bulundum. Kur’an-ı Kerim’de
ataerkil bir ton olduğunu söyleyen arkadaşlarıma itiraz ettim. O “ton”un
Allah’a ve O’nun muhteşem kitabına, dinine ait olmadığını anlatmaya çalıştım. Bugüne
kadar şu yeryüzünde bu toplumsal kodlar yüzünden bir tek kız çocuğu “Allah
galiba erkek!” diye düşündüyse bu vebal kıyamet günü hepimize yeter. Bir tek
kadın kendini rahatsız, tehdit altında hissetti ve onun için camiden, dinden
uzaklaştıysa bunun sorumluluğunun altında hep birlikte kalırız. Geldiğimiz
noktada dayatılan toplumsal din anlayışına, İslam’ın erkek dini gibi takdim
edilmesine itirazım var! Ama tek başımıza yaptığımız bu itirazın hiçbir manası
olmuyor. Cami cemaatini yönlendirmek, kadınların varlık mücadelesinin
haklılığını anlatmak için kurumsal destek gerekiyor. (Diyanet İşleri Başkanı
Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü
@ankaramuftulugu, Gölbaşı Müftülüğü @golbasimuftulugu.)
Kızkardeşlerime de kırgınım. Cuma yazılarıma destek
vermiyorlar diye falan değil! O zor yola, alacağım desteğin sınırlı olacağını ve
büyük bir işe kalkıştığımı bilerek çıktım. Dünkü üzüntüme rağmen Allah izin
verdiği, gücüm yettiği müddetçe yazmaya devam etmek istiyorum. Kırgınım çünkü -ne
kadar zamandır bilmiyorum- istenmediğimiz camilerde bulunmamayı nasıl
kabullendiniz? Kırgınım çünkü nasıl “Yüce Allah, neden sadece erkeklere, üstün
bir sevap kazanacakları bir ibadet ikram etti?” diye sorgulamadınız? Kırgınım
çünkü “üstünlük takvadadır” buyuran Rabbimizin böyle bir ayrım yapacağını
(haşa) nasıl aklınız aldı?
Cuma yazılarını yazmaya başlarken bu noktaya eninde sonunda geleceğimi
biliyordum da böyle hızlı olmasını beklemiyordum. Keşke küçücük Gölbaşı’nda bir
yetkili, her hafta benim yaptığım gibi ayrı bir camide Cuma kılsa ve bu
eksikleri benim yerime tespit etseydi. Kendime bir önem atfediyor da değilim.
Sadece bir kadın olarak camide mutlu ve rahat olmak istiyorum. Bence çok şey
istemiyorum.
(Sizden gelecek yeni cami notları için bilgi@hertaraf.com, yetkililerin dikkatini çekebilmek için: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, Gölbaşı Müftülüğü @golbasimuftulugu.)
https://hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-cuma-namazina-gittim-gelecegim-vii-itirazim-var-4426
Esra Özer Duru, Ankara, 11 Ocak 2025.