“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulur.”
“Müminin mümine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını
sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.”
Ne zamandır bu iki hadis-i şerif hakkında düşünüyorum. Doğru
bir benzetme olacak mı bilemiyorum ama bana işlevsel ve işlevsiz aile
tanımlarını hatırlatıyorlar. Hatta oradan bakınca ülkemiz de kocaman bir işlevsiz
aile gibi görünüyor. Nasıl mı?
İşlevsiz aile[1]yi
(Disfonksiyonel aile) anlayabilmek için önce işlevsel aileyi
(Fonksiyonel aile) tanımak gerek. İşlevsel aile, bireyleri arasında
saygı, sevgi ve güven zemininde temellenen destekleyici, koruyucu, özenli
ilişkilerin olduğu ailelere denir. Böyle ailelerde çocukların özgüven ve
özdeğer ölçütleri sağlıklı ve dengeli bir şekilde oluşur. Kendilerinin yanı
sıra başka insanlara da değer vermeyi öğrenirler. Aynı zamanda hayata dair,
hiçbir okulda, hiçbir öğretmen tarafından verilemeyecek bir eğitim alırlar.
Sevilmenin, değer verilmenin en güzel örneği ailede sunulduğu için daha sonra
yeterince sevilmedikleri, değer görmedikleri ilişkiler hakkında sağlıklı tavır
almayı öğrenirler. Kendilerine değer verdikleri için anlamsız ilişkiler içinde
olmaktan kaçınır, arkadaş, eş seçiminde buna özen gösterirler. Karşılaştıkları
zorlukları aşmayı, gerekiyorsa yardım almayı bilirler.
İşlevsiz aile (Disfonksiyonel aile) ise sürekli
çatışma, ihmal ve yanlış davranışların olduğu, bireylerin yoğun bir duygusal
rahatsızlık yaşadığı ailedir. Ailenin yaşadığı maddi sıkıntılar, ebeveynlerin
kendi ailelerinden getirdikleri işlevsiz aile geçmişleri, şiddet, aşırı katı
kurallar, otorite karmaşası gibi unsurlar da böyle ailelerin ortaya çıkmasına
yol açar. Ebeveynler, çocuklarının özellikle duygusal ihtiyaçlarını
karşılamakta ve onlara sevgi göstermekte zorlanırlar. Çocuklar ve ebeveynleri ile
ebeveynlerin kendi aralarındaki sevgi ve güven eksikliği yüzünden ebeveynler,
sağlıklı otorite kuramazlar. Çatışma ortamı çocukların karakter gelişimini
olumsuz etkiler. Aile içinde sürekli hissedilen korku ve kaygı, duygusal açıdan
hassas ve kırılgan bireyler yetişmesine neden olur. Böyle büyüyen çocuklar,
bunu normal zannederler ve öyle zannettikleri için ortamdan kaynaklanan sorunları
teşhis edemez, o sorunlarla nasıl baş edeceklerini bilemezler. Yanlış ilişki
denklemlerinde bulunur, herkesi memnun etmek zorunda hissettikleri için “hayır”
diyemezler. Olumsuz bir şey olduğunda suçu kendilerinde arama eğilimindedirler.
Terk edilmekten, başarısız olmaktan endişelenirler. Hakları olanı istemekten
korkar, bunun için çatışmaya girmekten çekinirler.
Bir kadın
olarak bir kadının yaptırdığı camide Cuma kılamamak: Kayseri Hunat Camii
Kayseri’de Selçuklu mimarisinin şaheserlerinden I. Alaeddin
Keykubat’ın eşi ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi Mahperi Hunat (Huand)
Hatun’un 1238 yılında yaptırdığı, cami, medrese, hamam ve kümbetten oluşan bir
Külliye bulunuyor. Hunat Hatun Külliyesi, Kayseri’yi ziyaret edenlerin en
önemli duraklarından biri.
Cuma yazılarımı okuyan çok sevdiğim bir arkadaşım, on yıl
geçmesine rağmen içini hala hüzünle dolduran bir Cuma anısını şöyle anlattı: “Bundan
10 yıl kadar önceydi. Eşimle Kayseri’ye arkadaşını ziyarete gitmiştik. Arkadaşının
iş yeri tarihi Hunat Camii Medresesine çok yakındı. Günlerden Cuma ve vakit
öğleydi, ezana çok az kalmıştı. Onlar namaza hazırlanırken ‘ben de sizinle Cumaya
gelsem’ diye bir teklifte bulundum ancak eşimin arkadaşı çok katı bir sesle, ‘Burada
kadınlar camiye gitmez, Cuma da kılmazlar yenge!’ dedi. Bana iş yerinin
altındaki depoyu göstererek, ‘Seccade var, musluk da var, abdestini alıp burada
kılabilirsin. Mümkünse biz gelene kadar da buradan çıkma’ dedi. Hem biraz
ürpermiş hem de üzülmüştüm. Bodrum katı, nemli, karanlık bir yerde namazımı
kıldım. Hunat Hatun’un camisinde bana yer yoktu. Eşimin tesellisi ise ‘Kimsenin
Cumasına engel olmadın. Ya senin yüzünden yer bulamayan, farzı kaçıran biri
olsaydı?’ olmuştu. Keşke camiler dolup taşsaydı da o yüzden bana yer
kalmasaydı!”
Bu anıyı dinleyince, Cuma namazı incelemelerimizde
baktığımız diğer ölçütler; kadınlar tuvaleti, tabure, kubbenin, minberin,
mihrabın görünmesi, hutbenin duyulması, mekânın sıcaklığı, aydınlatması vs.
ölçütleri buharlaşıverdi. Arkadaşım, Anadolu’nun en büyük, en eski şehirlerinden
birinde, tam 787 yıl önce bir kadının inşa ettirdiği bir külliyenin camisinde
namaz kılmaya “layık” bulunmamış, namaza götürülmemişti. Hunat Hatun, külliyeyi
yaptırırken böyle bir dışlanmayı ön görmüş müdür?
Kocaman bir ailenin içinde yapayalnız hissediyorsanız, o
aile bu nedenle “işlevsiz bir aile”dir. Baştaki hadis-i şerifler, işlevsel bir
ailede büyümenin ve o ailenin bir bireyi olarak hayatın değişik alanlarına
atılmanın nasıl bir konfor sunacağının hayalini kurdururken; işlevsiz bir
ailede büyümenin, hissettiğimiz ama bilincinde olmadığımız sıkıntılarının
altını çizdi. Hepimiz ebeveyn değiliz ama hepimiz bireyiz. Tamamen işlevsiz
ailelerde büyüyen çocuklar gibi de değiliz, sorunu gördük, çözüm öneriyor, hakkımızı
istiyoruz. Yoksa bünye tümden hasta düşecek.
(Sizden gelecek yeni cami notları için bilgi@hertaraf.com. Yetkililerin dikkatini çekebilmek için: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, Kayseri İl Müftüğü @kayseriilmuftulugu.)
Esra Özer Duru, Ankara, 13 Şubat 2025.
[1] İşlevsel ve işlevsiz aile tanımları için Davranış Bilimleri Enstitüsünün sitesinden yararlandım. https://www.dbe.com.tr/tr/yetiskin-ve-aile/11/disfonksiyonel-aile-yapisi-nedir-ve-etkileri-nelerdir/#:~:text=Bir%20ailede%20s%C3%BCrekli%20olarak%20%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fma,%C5%9Fekilde%20duygusal%20bir%20rahats%C4%B1zl%C4%B1k%20vard%C4%B1r (Son erişim tarihi: 12.2.2025)