DİB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DİB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ocak 2025

Cumaya Gittim Geleceğim VII İTİRAZIM VAR!

Beklenmedik gelişmeler nedeniyle bu hafta ikinci Cuma yazısını yazmam gerekti. Bu ülkede doğmuş 48 yaşında bir kadınım. Hayatımın her günü, hadi abartmayayım bir gün durup bir günü, bütün kadınlar gibi varlık mücadelesi verdim. Ailede, okulda, işte, sokakta, camide; erkek olsak bazı işlerin ne kadar kolay olacağını göre göre yaşadık. Yine birçok kadın gibi ben de erkeklere ne kadar benzersem o kadar rahat edeceğim mesajını aldım, günlük hayatta “erkek gibi” davranmayı öğrendim. Hayatımın ilk günlerinden itibaren ben ve başka kadınlar, şimdi tarif ettiğim şekilde “cinsiyetsizleştirme” politikasına maruz kaldık. Şu koca yeryüzüne kadınsak nasıl sığdırılmadığımızı, nasıl hiçbir yerde (camide dahi) yerimiz olmadığını nefes alıp verir gibi idrak ettik. Bir yere gittiğimizde bize “uygun” yer bulunamadığının, orada bulunmamızdan oranın yerlilerinin ne kadar rahatsız olduğunun hep farkında olduk.

Dün Cuma namazı için Ankara Gölbaşı’nda, Gölbaşı’nın büyük ihtimalle en büyük camisi olan Mevlana Camii’ne gittim. Safları sıklaştırsalar ancak alt katı doldurabilecek erkek müminler mutlu mutlu, sıcak sıcak, caminin altını üstünü, sağını solunu, bildikleri gibi doldurdukları için bir tek bana koca camide yer kalmamıştı. Elimde seccademle kadınlar kısmını ararken içeride iki tur attım. En son üst katta uygun bulduğum bir köşeye seccademi serip namazımı orada kılacağımı gösterince bir işaretçi amca aşağıda bir oda tarif etti. Yersiz bir iş peşinde olduğuma dair şaşkın bakışlar arasında seccademi toplayıp tarif edilen yere gittim. Kapısına yaslanmış insanlardan izin isteyip girdiğim odada namazımı tek başıma, soğukta, elektrik süpürgeleriyle birlikte kılarken Cuma hutbesinin ironisi canımı yaktı.

Hutbede, Rabbimizin insanı bir kadın ve bir erkek olarak aynı özden yarattığına dikkat çekilerek cinsiyetlerin herhangi bir üstünlük ya da eksiklik sebebi olmadığı vurgulanıyordu. O sırada ben bir ayrımcılığın tam göbeğinde namaz kılmaya çalışıyordum. Her iki cins birbirinin rakibi ya da alternatifi değil, tamamlayıcısı ve destekleyicisiydi ama ben kendimi “Allah’ın evi”nde yapayalnız ve istenmeyen bir kul olarak hissetmemek için üstün bir çaba sarf ediyordum. Hz. Ömer’e hutbe sırasında itiraz eden kadın sahabe geldi aklıma, onun kadar cesur değildim. “Dünyada bu yalnızlık hissi herhangi bir insana reva mıdır?” diye düşünürken Allah’ın emirleri ile toplumsal kodları birbirinden ayırabildiğim için şükrettim.

Yıllardır çeşit çeşit ortamda bulundum. Kur’an-ı Kerim’de ataerkil bir ton olduğunu söyleyen arkadaşlarıma itiraz ettim. O “ton”un Allah’a ve O’nun muhteşem kitabına, dinine ait olmadığını anlatmaya çalıştım. Bugüne kadar şu yeryüzünde bu toplumsal kodlar yüzünden bir tek kız çocuğu “Allah galiba erkek!” diye düşündüyse bu vebal kıyamet günü hepimize yeter. Bir tek kadın kendini rahatsız, tehdit altında hissetti ve onun için camiden, dinden uzaklaştıysa bunun sorumluluğunun altında hep birlikte kalırız. Geldiğimiz noktada dayatılan toplumsal din anlayışına, İslam’ın erkek dini gibi takdim edilmesine itirazım var! Ama tek başımıza yaptığımız bu itirazın hiçbir manası olmuyor. Cami cemaatini yönlendirmek, kadınların varlık mücadelesinin haklılığını anlatmak için kurumsal destek gerekiyor. (Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, Gölbaşı Müftülüğü @golbasimuftulugu.)

Kızkardeşlerime de kırgınım. Cuma yazılarıma destek vermiyorlar diye falan değil! O zor yola, alacağım desteğin sınırlı olacağını ve büyük bir işe kalkıştığımı bilerek çıktım. Dünkü üzüntüme rağmen Allah izin verdiği, gücüm yettiği müddetçe yazmaya devam etmek istiyorum. Kırgınım çünkü -ne kadar zamandır bilmiyorum- istenmediğimiz camilerde bulunmamayı nasıl kabullendiniz? Kırgınım çünkü nasıl “Yüce Allah, neden sadece erkeklere, üstün bir sevap kazanacakları bir ibadet ikram etti?” diye sorgulamadınız? Kırgınım çünkü “üstünlük takvadadır” buyuran Rabbimizin böyle bir ayrım yapacağını (haşa) nasıl aklınız aldı?

Cuma yazılarını yazmaya başlarken bu noktaya eninde sonunda geleceğimi biliyordum da böyle hızlı olmasını beklemiyordum. Keşke küçücük Gölbaşı’nda bir yetkili, her hafta benim yaptığım gibi ayrı bir camide Cuma kılsa ve bu eksikleri benim yerime tespit etseydi. Kendime bir önem atfediyor da değilim. Sadece bir kadın olarak camide mutlu ve rahat olmak istiyorum. Bence çok şey istemiyorum.

(Sizden gelecek yeni cami notları için bilgi@hertaraf.com, yetkililerin dikkatini çekebilmek için: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, Gölbaşı Müftülüğü @golbasimuftulugu.) 

https://hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-cuma-namazina-gittim-gelecegim-vii-itirazim-var-4426

Esra Özer Duru, Ankara, 11 Ocak 2025.  

09 Ocak 2025

Cumaya Gittim Geleceğim VI GAZZELİ CUMA

Dün bir hayır derneğinin Gazzeli çocuklara pasta ikram ettiği etkinliğin videosunu izledim. Çok uzun zamandır pasta yemeyen çocuklar ayrı, yedirenler ayrı mutlu. 15 aydır Gazzesiz bir anımız geçmiyor. Her an acziyetimizle sınanıyoruz. Gözyaşlarımız onların kanlarına karışıyor. Acıyı anlatacak kelimemiz kalmadı. Gazze’yi unutmamak, orada yaşanan zulme alışmamak, katil İsrail’in katilliğini yüzüne vurmak için susmadan, yorulmadan çabalamaya devam ediyoruz. Aslında Gazze’den başka bir konu konuşmak da içimizden gelmiyor. 

Dronesuz, füzesiz bir gökyüzüne uyanabildiğimiz, özgür insanlar olarak imamı-müezzini, kubbesi, mihrabı, cemaati bulunan camilerde Cuma namazı kılabildiğimiz, çocuklarımıza temiz su, iç çamaşırı, banyo, yemek, ilaç, doktor, ev, yatak, akla gelebilecek bütün temel ihtiyaçları sunabildiğimiz, olağan gerekçelerle vefat etmiş yakınlarımızın arkasından sakin sakin dua edebildiğimiz için vicdan azabı çekmediğimiz bir gün, bir an dahi geçmiyor. Kontrolümüzün, müdahalemizin hiç olamadığı bir alanda her gün sadece şahit olduğumuz bu zulüm; Gazzelilerin yaşadığı dehşetle asla kıyaslanamaz ama şahitlerde de birçok sıkıntıya yol açıyor. Sağ kalan suçluluğu, hayata yabancılaşma, yaşama isteğini kaybetme, güven duygusunun zedelenmesi, adalete inancın sarsılması, genel adıyla depresyon bunlardan bazıları. İşte Gazze’yi konuşmaya takatimiz olsun diye; aksaklıkları görüp dile getirebileceğimiz, derdimizi anlatabileceğimiz, nispeten çok daha küçük bir alan bulup orada günlük mücadelemizi verebilir ve kendimizi bu depresyondan bir nebze uzak tutabiliriz. Kadınların Cuma namazlarında yaşadıklarını tespit anlamındaki yazılar böyle bir gerekçeyle ortaya çıktı.

Haymana Hacı Baba (Yeni) Camii

Bu haftaki Cuma vakti cami incelememiz, Sevgili Cuma namazı yoldaşım annem Mine Özer’den. Annem, Haymana’daki Eski Camii’de yer bulamayınca gittikleri Yeni Camii ya da diğer adıyla Hacı Baba Camii’nden cuma izlenimlerini aktarıyor. Birkaç basamakla çıkılan camide, kadınların namaz kılması için yapılan asıl bölümün kapısı kilitli ve depo olarak kullanılıyor. Caminin ana girişinde solda üzerine kadınlar bölümü yazılmış ayakkabılığı da olan bir yer bulunuyor. İçerideki kombi ve bir kısmı açıktan geçen kalorifer tesisatı mekânı daraltıyor. Ortamın sıcaklığı iyi ancak halının üstü oldukça tozlu. Yeterli miktarda tabure bulunuyor, ses sistemi gayet iyi, hutbe anlaşılıyor. Bu bölümün duvarına caminin içini görecek şekilde bir cam yapılmış ama camda perde var. Dolayısıyla zaten caminin içini, kubbeyi, minberi, mihrabı görmeniz mümkün değil. Caminin iki tuvaleti de kirli ve kullanılmaz durumda.

Sizden gelecek yeni cami notlarını Hertaraf’ın bilgi@hertaraf.com adresine beklemeye devam ediyoruz. (Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, @haymanamuftulugu.)     

https://hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-cumaya-gittim-donecegim-vi-gazzeli-cuma-4423 

Esra Özer Duru, Ankara, 9 Ocak 2025.  

03 Ocak 2025

Cumaya Gittim Geleceğim V İYİLER DEĞİL, KÖTÜLER İSTİSNA OLSUN

Okulda Hukukun Temel Kavramları diye bir ders almıştık. Adı üstünde temel kavramların yanı sıra Türkiye’nin bugüne kadarki anayasalarının genel özelliklerini de işlemiştik. 82 Anayasası için “İstisnalar Anayasası” dendiğini orada öğrenmiştik. Herkes, istisnaları sayılana kadar her hakka sahipti. İstisnalar o kadar kapsamlıydı ki sonuçta hiç kimse temel hak ve özgürlüklerden yararlanamıyordu. Bu istisna bahsinin birinci yorumu.

Suriyeli kardeşlerimiz 14 yıllık savaşın ardından ülkelerine dönerken bize teşekkür ediyorlar. Hertaraf yazarlarının bulunduğu bir grupta, Suriyelilerin ülkemizde yaşadıkları acılar hatırlatılarak bu teşekkür mesajları onların güzelliklerine bağlanınca bir dostumuz, “Kötü insanlar var, biliyorum onların yaptıkları gündem oluyor. İyiliğin gürültüsü olmaz. Orana vurursanız eğer mukayese bile olmaz esasında” diyerek bir hatırlatma yaptı. Bu da istisna bahsinin iyiliğin, iyi standartların genel kural; kötülüğün, kötü standartların istisna olması gerektiğine dair bir bakışla ikinci yorumu.

Kamudan iki örnek: TBMM Mescidi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Mescidi

Kadınların ibadetlerini herhangi bir zorluk çekmeden ya da bir fedakârlığa katlanmadan yapabildikleri iki örnekle cami gözlemlerimize devam ediyoruz. Bu haftaki örnekler için notlarını bizimle paylaşan Banu Ergül’e teşekkür ederiz. Birinci gözlem Cuma namazı değil de vakit namazlarında TBMM’nin giriş katının altında bulunan TBMM Mescidine dair. Ergül, mescide merdiveni kullanarak inmiş ancak TBMM’nin asansörlü bir bina olmasından hareketle mescit katına asansör olduğunu düşünüyor. Mescit ile aynı katta mescitten bağımsız ve giriş kapısı içerinin dışardan görülmesini engelleyecek şekilde tasarlanmış bir tuvalet bulunuyor. Abdest alma yeri 4 ya da 5 kişilik. Her abdest taburesinin yanına abdest alırken ayağa kalkmadan uzanabileceğiniz şekilde kâğıt havluluk ve çöp kutusu yerleştirilmiş. Böylece abdest alan kişi ayağa kalkıp seke seke havlu almaya gitmek ya da abdest almadan önce havlularını hazırlamak zorunda kalmıyor. Mescit girişinde yeterli sayıda ayakkabılık mevcut. Mescidin içi ferah ve temiz. Ses sistemi gayet iyi çalışıyor. Sonuç olarak TBMM Mescidi biraz ücra bir yerde olsa da abdestinizi ve namazınızı konforlu bir şekilde eda edebiliyorsunuz.     

Ergül’ün ikinci gözlemi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Eskişehir Yolundaki binasının mescidine ilişkin. Mescit, alışıldığı üzere otopark girişinde sadece kadınların kullanımına özel bir şekilde düzenlenmiş. Aynı katta TBMM Mescidinde olduğu gibi mescitten bağımsız bir tuvalet bulunuyor. İçinde abdesthanesi bulunan mescidin girişi gayet ferah ve korunaklı. Mescit girişinde bir ayakkabılığın ve askılığın bulunduğu antre yer alıyor. Bu antreden abdesthaneye ve mescide geçiş imkânı sağlanmış. Abdesthane oldukça geniş, ortada bir oturma alanı var. Sıcak su mevcut. Sık aralıklarla ayna ve kâğıt havlu takılmış. İsterseniz kullanmanız için plastik terlikler de bırakılmış. Namaz kılma alanı gayet ferah, temiz ve sıcak. Cemaatin en kalabalık olduğu Cuma vakitleri dahil hiçbir zaman erkeklerin kullanımına tahsis edilmesi gerekmiyor. Ses sistemi oldukça iyi. İmam ve müezzinin kıraati, hutbeler gayet net anlaşılabiliyor. Mescit, mesai çıkışlarında annelerinin yanına gelen çocukların sesleriyle şenleniyor.

Demek ki mümkün

Bu haftaki örneklerin ikisi de kamuya ait mescitlerden. Bunlara bakıldığında kadınların herhangi bir sorun yaşamayacağı mescit ve camiler tasarlamanın mümkün olduğunu açıkça görüyoruz. En baştaki istisna bahsine dönecek olursak kadınların ibadet edebilmek için fedakârlıklar yapmak zorunda kaldığı camiler, mescitler, tüm camiler içinde istisna olmalıydı ki mazur görülebilsin. Şimdiki tabloda iyi örnekler istisna gibi duruyor.

Sizden gelecek yeni cami notlarını Hertaraf’ın bilgi@hertaraf.com adresine beklemeye devam ediyoruz. (Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, Çankaya Müftülüğü @cankayamuftulugu.) 

https://www.hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-cumaya-gittim-gelecegim-v-iyiler-degil-kotuler-istisna-olsun-4416

Esra Özer Duru, Ankara, 2 Ocak 2024.

27 Aralık 2024

Cumaya Gittim Geleceğim IV KADINLARIN CUMASI ÜZERİNDEN SOSYAL KİMLİK TEORİSİ

Birkaç yıl önce Ulus’ta Denizciler Caddesinin kenarındaki ahşap bir caminin kadınlar mahfilinde tam namaza durmaya hazırlanırken yerdeki etek ve başörtüsü yığını harekete geçti. Orada uyuyan ve bilmeden uyandırdığımız bir erkek aniden yattığı yerden kalkıp bizi epey korkuttu. Bu olayı geçen hafta sosyal medyada karşılaştığım çirkin bir video yüzünden hatırladım. Aslında şimdi yazacaklarımı yazmayı daha önce düşünmüş ve eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmekten imtina ettiğim için vazgeçmiştim. Belli ki yazmak gerekmiş. Çünkü bahsettiğim videoda, bir caminin kadınlar kısmının ayakkabılığında çekildiği iddia edilen edep dışı, çirkin bazı görüntüler var. Detay vermeyeceğim ama görüntüler, camilerin kadınlar mahfili girişlerinin tehlikeye ne kadar açık olduğunu gösteriyor.

Camilerin ana girişleri genellikle ihtişamlı, çift kanatlı kapılarla inşa edilirken kadınlar kısmının girişi caminin arkasında, bahçesinde, kuytularda, karanlıklarda, gözden ırakta oluyor. Caminin ta planlamasından itibaren söz konusu olan bu en nazik deyimiyle “ihmal” göz yaşartıcı değil göz karartıcı! Kadınların camiye gelmesi genel olarak neden bu kadar rahatsız edici bulunuyor bilemiyorum. Sanki “gözümüzden ne kadar ırak olurlarsa o kadar iyi!” deniyormuş gibi. Daha önceki bir yazıda (https://hertaraf.com/koseyazisi-cuma-ya-gittim-gelecegim-ii-siz-iyiligimizi-istiyorsunuz-ama-sanirim-biz-vermeyecegiz-4393) korumacı cinsiyetçilik (Benevolent Sexism) diye bir kavramdan bahsetmiştim. Doğrusu kadınlar kısmı girişlerine bakınca insan bir korumacılık göremiyor. Zaten böyle korumayı da kimse istemiyor. Günlük hayatın her alanında var olmaya çalışan, varlığı bir ölçüde kabul edilen kadınlar, camide neden bu kadar istenmiyor?

Sosyal Kimlik Teorisi nedir?

Bu soru üstüne kafa yorunca karşımıza sosyolojideki “sosyal kimlik teorisi” çıkıyor. Teori kabaca birbirleriyle ortak özellikleri olduğunu düşünen bir grubun, kendilerini diğer gruplardan farklı, başarılı, değerli vs. addederek diğerlerine uyguladıkları ayrımcı davranışları açıklamakta kullanılıyor. Toplumda genellikle yabancılara yönelik önyargılı davranışları tanımlayıcı bir teori. Kendilerini belli bir gruba ait addeden bireyler; kaydettiklerini düşündükleri başarıda, sahip olduklarını sandıkları ayrıcalıkta, kendilerinin diye kodladıkları mekânda başka ortaklar istemiyor. Cumanın bir erkek namazı, caminin bir erkek mekânı olduğu yönündeki bu teoriyle açıklanabilecek toplumsal algı; kadınlara camilerde istenmediklerini ve güvende olmadıklarını hissettiriyor. Malumun ilamı gibi olacak ama tekrar etmekte fayda var: Camiler, cami derneğine bağış yaptığı için camiyi sahiplenen insanların dışında, camiye gelmek isteyen herkesin gelebildiği, ibadet edebildiği, zaman geçirebildiği, en önemlisi kendini güvende ve ait hissedebildiği mekânlar olmalı. Tabi ki bütün camilere güvenlik görevlisi dikmek, kameraları sürekli izleyip anında müdahale etmek mümkün değil ancak cemaat birbirine göz kulak olursa kadın cemaatin güvenliği büyük ölçüde zaten sağlanır.

Bu haftaki Cuma namazı cami değerlendirmemiz Ankara Gölbaşı Şafak Mahallesi Camii:

Cami, Konya Yolunun kenarında ve ana cadde üstünde olduğu için erkekler kısmı yoğundur diye tahmin ediliyor. Tahmin çünkü kapısından bakmak bile mümkün olmadığı için konuya dair bir bilgi toplanamıyor. Caminin altında çok basamaklı bir merdivenle inilebilen paralı tuvaletler mevcut. Caminin ana girişinde kadınlar kısmını işaret eden bir ok, tabela vs mevcut değil, o nedenle kadınlar kısmını işaretçi amcaların yardımseverliği sayesinde buluyorsunuz. Az ama yine merdivenle çıkılan kadınlar kısmı, camiden tamamen ayrı bir bölüm olarak yapılmış yani aslında kadınlar namazı camide kılamıyorlar. Kadınlar için düzenlenen oda iki kısımdan oluşuyor, sokaktan girilen ilk kısmın kapısında bu bölümün sabah ve yatsı namazlarında açık olduğuna dair bir bilgi var. Burası ayakkabılıkların bulunduğu ve dört beş kişinin rahatça namaz kılabileceği bir oda. Buradan kadınlar kısmı olarak düşünülmüş ikinci bir odaya geçiyorsunuz ki on kişinin rahatlıkla namaz kılabileceği geniş, temiz, aydınlık ve sıcak bir alan. Ses sistemi iyi çalışıyor, hutbe anlaşılıyor. Ancak caminin içi, minber, mihrap, kubbe vs. görünmüyor. Dolayısıyla erkek cemaatle asla muhatap olunmuyor. Elektrik süpürgesi, halı parçası gibi aksesuarlar yok. Namazını oturarak kılmak zorunda kalanlar için tek bir tabure bulunuyor. Cami değerlendirmelerimizde baktığımız kriterler arasında güvende olma hali zaten vardı ama son gelişmeler ışığında bu konuyu daha çok vurgulamak icap ediyor belli ki. Dolayısıyla kadın cemaate “küçük sürprizler” (!) hazırlanmak istenirse gayet elverişli bir mekân.

Sizden gelecek yeni cami notlarını Hertaraf’ın bilgi@hertaraf.com adresine beklemeye devam ediyoruz. (Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, @golbasimuftulugu.)    

https://hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-kadinlarin-cumasi-uzerinden-sosyal-kimlik-teorisi-4407

Esra Özer Duru, Ankara, 26 Aralık 2024. 

21 Aralık 2024

Cumaya Gittim Geleceğim III SELAMÜN ALEYKÜM CUMA, BİZ GELDİK

Toplum olarak gelişmiş bir “katlanma” kültürümüz var. Sonunda güzel bir şeye sahip olunacaksa mutlaka sıkıntılara, acılara katlanıp bu güzel şeyin bedelini peşin peşin ödememiz gerektiğine inanırız. Herhalde bu kültürden kaynaklanan bir anlayışla namaz kılmak isteyen bireylerin önce sıkıntılara, pisliğe tahammül etmeyi öğrenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hele de bu birey kadınsa… Bunca yıllık cami, mescit, abdesthane, tuvalet tecrübesi bu fikri doğruluyor. Namaz, Yüce Allah’ın inananlara farz kıldığı ibadetlerden biri ve günde beş vakit, işlerin en yoğun, uykunun en tatlı, insanın en aç… olduğu zamanlarda kılınması gerekiyor ve bu yönüyle zaten kişisel bir disiplin meselesi. Her ne kadar Rabbimiz, namazın insanlar tarafından zorlaştırıldığı için zor kılınanına daha çok ecir vereceğine dair bir vaatte bulunmadıysa da toplumumuz bunun böyle olduğunu düşünüyor galiba. Sanki namaz kılan insan bunu kolay yaparsa namazın ecri azalıyor. Kadınların da herhangi bir ecre ulaşmak için erkeklerden daha ağır bedel ödemesi gerektiğine dair bir inanış olsa gerek ki kadınlar namazı evleri dışında herkesten daha zor koşullarda kılıyor.

Üniversite öğrencilik zamanlarımızda, okulda mescit, abdesthane olmadığından evden abdestli çıkar o abdesti eve dönünceye ya da abdest almaya uygun bir yer buluncaya kadar muhafaza ederdik. Arkadaşlarımızla çay, kahve içmekten kaçındığımız çok olurdu. İçinde abdesthanesi ve mescidi olan fakülte binası bizim için hayal gibiydi. Dekanlığa yaptığımız talep ise reddedilmişti. Kısa ders aralarında namaza giden birkaç kişiyle diğer fakülte binasına gider orada namaz kılmaya çalışırdık. Kısa bir süre sonra başka fakülteden geldiğimiz için zorluk çıkartıldı, o mescidi de kullanamaz olduk. Bu sıralarda bir ahbabımızın yakında oturduğunu öğrenince onlardan rica ettim ve uzun bir zaman namazlarımı onların evinde kıldım. Hala duayla anıyorum onları. Namaz kılmak hiç kimse için bu kadar zor olmamalıydı.

Ankara’daki birçok Avm’de mescide gidebilmek için -3. kata falan inmeniz, Avm’den tamamen dışarıda, otoparkın içindeki mescidi bulmanız ve deyim yerindeyse çoğu zaman in cinin top oynadığı bir alandan geçerek namazınızı kılmanız gerekiyor. Mesela Taurus’un mescidine böyle ulaşılıyor maalesef. Mescit tertemiz, hemen karşısında tuvalet ve abdest alma yeri bulunuyor ama vakit namazlardan biri yaklaşmıyorsa oldukça boş ve korkutucu oluyor. Panora’da üçüncü katta bulunan mescit için böyle bir korku ve endişe taşımıyorsunuz çünkü medeniyete yakın bir yerde namazınızı eda edebiliyorsunuz. Birkaç yıl önce Cepa’nın mescidine gittiğimizde abdest alma yerinin giderden taşan suyla dolu olduğunu görmüştük. Yine buraya erişim de Avm’nin en alt otopark katından sağlanıyordu. Ankamall’da mescide ayrı bir asansörle ya da ayrı bir merdivenden gidiliyor. Asansör doluysa birkaç kat merdiven çıkmak ya da inmek gerekiyor.  

Eskişehir Yolundaki Medicana Hastanesinin mescidi de Avm mescitleri gibi -3’te bulunuyor. Mescitle aynı katta tuvalet olmadığını bilmeden indiyseniz bir katı geri çıkıp tuvalete öyle gidebiliyorsunuz. Hazır tuvalete girmişken orada abdest alamazsınız tabi ki. Sizi abdest alırken görenler ne yaptığınızı anlayamadıkları için tuvaletten çığlık çığlığa kaçabilir. Zaten siz de tuvalette abdest almaktan rahatsız olabilirsiniz. O nedenle aşağı inip mescidin girişinde bulunan tek kişilik abdest alma yerini kullanmalısınız. Mescit oldukça küçük, kapısı dışa doğru açılıyor ve bu açılım tek kişilik abdest alma yerinin koridordan geçenler tarafından görülmesine neden oluyor. Üstelik mescidin karşısında (büyük ihtimalle iyi niyetle yerleştirilmiş ancak) mahremiyeti tehlikeye düşüren banklar mevcut. Namaz vakitlerinin ilk ya da son anlarında denk gelinirse yer bulmak için beklemek gerekebiliyor. Namaz sırasında kalabalık olması ve mekânın darlığı nedeniyle sıcak ve boğucu bir ortam oluşuyor. Ama madem namaz kılıyorsunuz o zaman fedakârlığa katlanmak gerekir değil mi? Yani abartmayın, bir süre nefes almasanız ne olur?

Halbuki insan kendisini evinde hissetmeliydi: Ankara Gölbaşı Merkez Camii

Bu haftaki Cuma namazında cami değerlendirmemiz Ebru Uludağ’dan geldi. Uludağ’ın aktardığına göre, kadınlar, Cuma namazına, caminin içine hiç girmeden dışarıya eklenen bir baraka/müştemilattan katılıyor. Dolayısıyla minber, mihrap, kubbeyi falan boş verin cami hiç görünmüyor. Kadınlardan oluşan Cuma cemaati en az on kişi olmasına rağmen şartlar çok zorlayıcı. Bu bölümlerin ayrılmaz dekoru halı parçaları tabi ki bu küçücük bölmede bile kendilerini özletmeyerek bir köşede yığılı duruyor. Yerdeki halı insana kirli olduğu hissini veriyor, üzeri ipliklerle, kırıntılarla vs. kaplı. Mekân oldukça soğuk, kalorifer peteği yanmıyor, namaz kılınırken montla dahi üşünüyor. Neyse ki hoparlör sistemi iyi, hutbe rahatlıkla duyuluyor ve anlaşılıyor. Ayakkabılık yeterli, tabure mevcut. Caminin tuvalet ve abdesthanesi ise camiden bağımsız bahçedeki bir evin alt katında ve ücretli. Bizimle cami notlarını paylaşan Ebru hanım, camideki en büyük eksikliğin “insanın kendisini camide hissedememesi” olduğunu ifade ediyor.

(Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, @golbasimuftulugu.) Yeni cami notlarınızı Hertaraf’ın bilgi@hertaraf.com adresine bekliyoruz.   

https://www.hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-selamun-aleykum-cuma-biz-geldik-4401  

Esra Özer Duru, Ankara, 19 Aralık 2024.   

Taze Taze Hikâyeler

BEKLEME ODASI

Mart ayı ortalarıydı. Hava, okullardaki mevsim tablolarında her zaman bahara dahil edilmesine rağmen, yıllardır rolüne direnen bu aya yakışı...

Yeni Yazılardan Haberdar Olun

Kaçırmayın!