Cami etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cami etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Aralık 2024

Cumaya Gittim Geleceğim IV KADINLARIN CUMASI ÜZERİNDEN SOSYAL KİMLİK TEORİSİ

Birkaç yıl önce Ulus’ta Denizciler Caddesinin kenarındaki ahşap bir caminin kadınlar mahfilinde tam namaza durmaya hazırlanırken yerdeki etek ve başörtüsü yığını harekete geçti. Orada uyuyan ve bilmeden uyandırdığımız bir erkek aniden yattığı yerden kalkıp bizi epey korkuttu. Bu olayı geçen hafta sosyal medyada karşılaştığım çirkin bir video yüzünden hatırladım. Aslında şimdi yazacaklarımı yazmayı daha önce düşünmüş ve eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmekten imtina ettiğim için vazgeçmiştim. Belli ki yazmak gerekmiş. Çünkü bahsettiğim videoda, bir caminin kadınlar kısmının ayakkabılığında çekildiği iddia edilen edep dışı, çirkin bazı görüntüler var. Detay vermeyeceğim ama görüntüler, camilerin kadınlar mahfili girişlerinin tehlikeye ne kadar açık olduğunu gösteriyor.

Camilerin ana girişleri genellikle ihtişamlı, çift kanatlı kapılarla inşa edilirken kadınlar kısmının girişi caminin arkasında, bahçesinde, kuytularda, karanlıklarda, gözden ırakta oluyor. Caminin ta planlamasından itibaren söz konusu olan bu en nazik deyimiyle “ihmal” göz yaşartıcı değil göz karartıcı! Kadınların camiye gelmesi genel olarak neden bu kadar rahatsız edici bulunuyor bilemiyorum. Sanki “gözümüzden ne kadar ırak olurlarsa o kadar iyi!” deniyormuş gibi. Daha önceki bir yazıda (https://hertaraf.com/koseyazisi-cuma-ya-gittim-gelecegim-ii-siz-iyiligimizi-istiyorsunuz-ama-sanirim-biz-vermeyecegiz-4393) korumacı cinsiyetçilik (Benevolent Sexism) diye bir kavramdan bahsetmiştim. Doğrusu kadınlar kısmı girişlerine bakınca insan bir korumacılık göremiyor. Zaten böyle korumayı da kimse istemiyor. Günlük hayatın her alanında var olmaya çalışan, varlığı bir ölçüde kabul edilen kadınlar, camide neden bu kadar istenmiyor?

Sosyal Kimlik Teorisi nedir?

Bu soru üstüne kafa yorunca karşımıza sosyolojideki “sosyal kimlik teorisi” çıkıyor. Teori kabaca birbirleriyle ortak özellikleri olduğunu düşünen bir grubun, kendilerini diğer gruplardan farklı, başarılı, değerli vs. addederek diğerlerine uyguladıkları ayrımcı davranışları açıklamakta kullanılıyor. Toplumda genellikle yabancılara yönelik önyargılı davranışları tanımlayıcı bir teori. Kendilerini belli bir gruba ait addeden bireyler; kaydettiklerini düşündükleri başarıda, sahip olduklarını sandıkları ayrıcalıkta, kendilerinin diye kodladıkları mekânda başka ortaklar istemiyor. Cumanın bir erkek namazı, caminin bir erkek mekânı olduğu yönündeki bu teoriyle açıklanabilecek toplumsal algı; kadınlara camilerde istenmediklerini ve güvende olmadıklarını hissettiriyor. Malumun ilamı gibi olacak ama tekrar etmekte fayda var: Camiler, cami derneğine bağış yaptığı için camiyi sahiplenen insanların dışında, camiye gelmek isteyen herkesin gelebildiği, ibadet edebildiği, zaman geçirebildiği, en önemlisi kendini güvende ve ait hissedebildiği mekânlar olmalı. Tabi ki bütün camilere güvenlik görevlisi dikmek, kameraları sürekli izleyip anında müdahale etmek mümkün değil ancak cemaat birbirine göz kulak olursa kadın cemaatin güvenliği büyük ölçüde zaten sağlanır.

Bu haftaki Cuma namazı cami değerlendirmemiz Ankara Gölbaşı Şafak Mahallesi Camii:

Cami, Konya Yolunun kenarında ve ana cadde üstünde olduğu için erkekler kısmı yoğundur diye tahmin ediliyor. Tahmin çünkü kapısından bakmak bile mümkün olmadığı için konuya dair bir bilgi toplanamıyor. Caminin altında çok basamaklı bir merdivenle inilebilen paralı tuvaletler mevcut. Caminin ana girişinde kadınlar kısmını işaret eden bir ok, tabela vs mevcut değil, o nedenle kadınlar kısmını işaretçi amcaların yardımseverliği sayesinde buluyorsunuz. Az ama yine merdivenle çıkılan kadınlar kısmı, camiden tamamen ayrı bir bölüm olarak yapılmış yani aslında kadınlar namazı camide kılamıyorlar. Kadınlar için düzenlenen oda iki kısımdan oluşuyor, sokaktan girilen ilk kısmın kapısında bu bölümün sabah ve yatsı namazlarında açık olduğuna dair bir bilgi var. Burası ayakkabılıkların bulunduğu ve dört beş kişinin rahatça namaz kılabileceği bir oda. Buradan kadınlar kısmı olarak düşünülmüş ikinci bir odaya geçiyorsunuz ki on kişinin rahatlıkla namaz kılabileceği geniş, temiz, aydınlık ve sıcak bir alan. Ses sistemi iyi çalışıyor, hutbe anlaşılıyor. Ancak caminin içi, minber, mihrap, kubbe vs. görünmüyor. Dolayısıyla erkek cemaatle asla muhatap olunmuyor. Elektrik süpürgesi, halı parçası gibi aksesuarlar yok. Namazını oturarak kılmak zorunda kalanlar için tek bir tabure bulunuyor. Cami değerlendirmelerimizde baktığımız kriterler arasında güvende olma hali zaten vardı ama son gelişmeler ışığında bu konuyu daha çok vurgulamak icap ediyor belli ki. Dolayısıyla kadın cemaate “küçük sürprizler” (!) hazırlanmak istenirse gayet elverişli bir mekân.

Sizden gelecek yeni cami notlarını Hertaraf’ın bilgi@hertaraf.com adresine beklemeye devam ediyoruz. (Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, @golbasimuftulugu.)    

https://hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-kadinlarin-cumasi-uzerinden-sosyal-kimlik-teorisi-4407

Esra Özer Duru, Ankara, 26 Aralık 2024. 

21 Aralık 2024

Cumaya Gittim Geleceğim III SELAMÜN ALEYKÜM CUMA, BİZ GELDİK

Toplum olarak gelişmiş bir “katlanma” kültürümüz var. Sonunda güzel bir şeye sahip olunacaksa mutlaka sıkıntılara, acılara katlanıp bu güzel şeyin bedelini peşin peşin ödememiz gerektiğine inanırız. Herhalde bu kültürden kaynaklanan bir anlayışla namaz kılmak isteyen bireylerin önce sıkıntılara, pisliğe tahammül etmeyi öğrenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hele de bu birey kadınsa… Bunca yıllık cami, mescit, abdesthane, tuvalet tecrübesi bu fikri doğruluyor. Namaz, Yüce Allah’ın inananlara farz kıldığı ibadetlerden biri ve günde beş vakit, işlerin en yoğun, uykunun en tatlı, insanın en aç… olduğu zamanlarda kılınması gerekiyor ve bu yönüyle zaten kişisel bir disiplin meselesi. Her ne kadar Rabbimiz, namazın insanlar tarafından zorlaştırıldığı için zor kılınanına daha çok ecir vereceğine dair bir vaatte bulunmadıysa da toplumumuz bunun böyle olduğunu düşünüyor galiba. Sanki namaz kılan insan bunu kolay yaparsa namazın ecri azalıyor. Kadınların da herhangi bir ecre ulaşmak için erkeklerden daha ağır bedel ödemesi gerektiğine dair bir inanış olsa gerek ki kadınlar namazı evleri dışında herkesten daha zor koşullarda kılıyor.

Üniversite öğrencilik zamanlarımızda, okulda mescit, abdesthane olmadığından evden abdestli çıkar o abdesti eve dönünceye ya da abdest almaya uygun bir yer buluncaya kadar muhafaza ederdik. Arkadaşlarımızla çay, kahve içmekten kaçındığımız çok olurdu. İçinde abdesthanesi ve mescidi olan fakülte binası bizim için hayal gibiydi. Dekanlığa yaptığımız talep ise reddedilmişti. Kısa ders aralarında namaza giden birkaç kişiyle diğer fakülte binasına gider orada namaz kılmaya çalışırdık. Kısa bir süre sonra başka fakülteden geldiğimiz için zorluk çıkartıldı, o mescidi de kullanamaz olduk. Bu sıralarda bir ahbabımızın yakında oturduğunu öğrenince onlardan rica ettim ve uzun bir zaman namazlarımı onların evinde kıldım. Hala duayla anıyorum onları. Namaz kılmak hiç kimse için bu kadar zor olmamalıydı.

Ankara’daki birçok Avm’de mescide gidebilmek için -3. kata falan inmeniz, Avm’den tamamen dışarıda, otoparkın içindeki mescidi bulmanız ve deyim yerindeyse çoğu zaman in cinin top oynadığı bir alandan geçerek namazınızı kılmanız gerekiyor. Mesela Taurus’un mescidine böyle ulaşılıyor maalesef. Mescit tertemiz, hemen karşısında tuvalet ve abdest alma yeri bulunuyor ama vakit namazlardan biri yaklaşmıyorsa oldukça boş ve korkutucu oluyor. Panora’da üçüncü katta bulunan mescit için böyle bir korku ve endişe taşımıyorsunuz çünkü medeniyete yakın bir yerde namazınızı eda edebiliyorsunuz. Birkaç yıl önce Cepa’nın mescidine gittiğimizde abdest alma yerinin giderden taşan suyla dolu olduğunu görmüştük. Yine buraya erişim de Avm’nin en alt otopark katından sağlanıyordu. Ankamall’da mescide ayrı bir asansörle ya da ayrı bir merdivenden gidiliyor. Asansör doluysa birkaç kat merdiven çıkmak ya da inmek gerekiyor.  

Eskişehir Yolundaki Medicana Hastanesinin mescidi de Avm mescitleri gibi -3’te bulunuyor. Mescitle aynı katta tuvalet olmadığını bilmeden indiyseniz bir katı geri çıkıp tuvalete öyle gidebiliyorsunuz. Hazır tuvalete girmişken orada abdest alamazsınız tabi ki. Sizi abdest alırken görenler ne yaptığınızı anlayamadıkları için tuvaletten çığlık çığlığa kaçabilir. Zaten siz de tuvalette abdest almaktan rahatsız olabilirsiniz. O nedenle aşağı inip mescidin girişinde bulunan tek kişilik abdest alma yerini kullanmalısınız. Mescit oldukça küçük, kapısı dışa doğru açılıyor ve bu açılım tek kişilik abdest alma yerinin koridordan geçenler tarafından görülmesine neden oluyor. Üstelik mescidin karşısında (büyük ihtimalle iyi niyetle yerleştirilmiş ancak) mahremiyeti tehlikeye düşüren banklar mevcut. Namaz vakitlerinin ilk ya da son anlarında denk gelinirse yer bulmak için beklemek gerekebiliyor. Namaz sırasında kalabalık olması ve mekânın darlığı nedeniyle sıcak ve boğucu bir ortam oluşuyor. Ama madem namaz kılıyorsunuz o zaman fedakârlığa katlanmak gerekir değil mi? Yani abartmayın, bir süre nefes almasanız ne olur?

Halbuki insan kendisini evinde hissetmeliydi: Ankara Gölbaşı Merkez Camii

Bu haftaki Cuma namazında cami değerlendirmemiz Ebru Uludağ’dan geldi. Uludağ’ın aktardığına göre, kadınlar, Cuma namazına, caminin içine hiç girmeden dışarıya eklenen bir baraka/müştemilattan katılıyor. Dolayısıyla minber, mihrap, kubbeyi falan boş verin cami hiç görünmüyor. Kadınlardan oluşan Cuma cemaati en az on kişi olmasına rağmen şartlar çok zorlayıcı. Bu bölümlerin ayrılmaz dekoru halı parçaları tabi ki bu küçücük bölmede bile kendilerini özletmeyerek bir köşede yığılı duruyor. Yerdeki halı insana kirli olduğu hissini veriyor, üzeri ipliklerle, kırıntılarla vs. kaplı. Mekân oldukça soğuk, kalorifer peteği yanmıyor, namaz kılınırken montla dahi üşünüyor. Neyse ki hoparlör sistemi iyi, hutbe rahatlıkla duyuluyor ve anlaşılıyor. Ayakkabılık yeterli, tabure mevcut. Caminin tuvalet ve abdesthanesi ise camiden bağımsız bahçedeki bir evin alt katında ve ücretli. Bizimle cami notlarını paylaşan Ebru hanım, camideki en büyük eksikliğin “insanın kendisini camide hissedememesi” olduğunu ifade ediyor.

(Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, @golbasimuftulugu.) Yeni cami notlarınızı Hertaraf’ın bilgi@hertaraf.com adresine bekliyoruz.   

https://www.hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-selamun-aleykum-cuma-biz-geldik-4401  

Esra Özer Duru, Ankara, 19 Aralık 2024.   

13 Aralık 2024

Cuma’ya Gittim Geleceğim II SİZ “İYİLİĞİMİZİ” İSTİYORSUNUZ AMA SANIRIM BİZ VERMEYECEĞİZ!

Kadınların uğradıkları ayrımcılıklar arasında insana en ilginç gelen korumacı cinsiyetçilik olarak Türkçeye çevrilen Benevolent Sexism. Korumacı cinsiyetçilik; genellikle kadınların bir şeyi beceremeyeceği, gücünün yetmeyeceği, üstesinden gelemeyeceği, sakar, unutkan, zor anlayan, korunmaya muhtaç, kendi iyiliği için yapılması gereken şeyleri anlayıp düşünemeyen bir varlık olduğu gibi kadını küçümseyen inançlardan yola çıkarak yapılan ayrımcılıklara deniyor. Nedense bu kadın imajı film, dizi sektörü başta olmak üzere birçok kesim tarafından “sevimli” bulunuyor, yeniden yeniden üretiliyor.

Ünlü bir kadın oyuncu katıldığı bir ödül töreninde, kadın oyunculara yazılan “Şimdi ne yapacağız?” repliğinin neredeyse bütün filmlerde tekrarlandığını belirterek bunu eleştirdi. Bu durum azımsanacak gibi değil ve insana kadınların camide yaşadığı zorlukları hatırlatıyor. Nasıl mı? Mesela kıyafetlerinin düğmelerini kendilerinin ilikleyebileceği yönün tersine dikerseniz kadınlar üstlerini giyerken yardım almak zorunda kalır. Ya da kadın kıyafetlerine cep dikmezseniz, küçücük veya dev tek gözlü çantalar üretirseniz elindeki anahtarı, cep telefonunu, mendili, çocuğun emziğini nereye koyacağını bilemeyen kadın illa ki bir şeyleri düşürür, çantanın içinde kaybedebilir ya da çantaya sığdıramayabilir. Siz de bu “tatlı şey”in “iyiliğini” düşünerek üstelik ayrımcı, yasakçı görünmek tehlikesini de kıvrak bir manevrayla savuşturup ona evden çıkmamasını, şuraya buraya gitmemesini ya da cemaatle yapılması farz olan bir namazı evde kılmasını tavsiye edebilirsiniz. “Korkuyorsan, zorlanıyorsan, abdest alamıyorsan, erkek cemaat garip davranıyorsa, namazını da geçirmek istemiyorsan evinde kıl.” Böylece bir sürü pürüz kendiliğinden hallolur. Kadın da “ne kadar sevildiğini, önemsendiğini” falan hisseder. Ama bilin bakalım kim “iyilik”ten anlamıyordur? Yeni cami incelememiz işte burada devreye giriyor.

Ankara Gölbaşı Karşıyaka Güzelyalı Camii

En sık ve severek gittiğimiz cami. Hatları, süslemeleri pek güzel, zarif. Kadınlar mahfiline caminin arkasından açılmış bir girişten doğrudan kadınlar kısmına çıkılan bir merdivenle giriliyor. Camide asansör bulunmuyor. Girişte yeterli sayıda ayakkabılık mevcut ama teravih namazlarında büyük ihtimalle yetmiyordur. Ayakkabıların konduğu alanda, kadınlar kısmının değişmez dekoru halı parçaları merdiven altındaki geleneksel yerini almış. Merdivenler geniş ve aydınlık, duvarda tutunarak çıkılabilmesi için trabzan mevcut. Üst kat geniş, ferah, aydınlık. Mekân alt kattan, üst katın yarım kat yapılması marifetiyle ayrıldığı için kubbe, minber ve mihrap rahatlıkla görünüyor.

Bir süredir kadınlar mahfilini ortadan ikiye bölecek şekilde paravanlar konmuş bu bölümün bir kısmı da erkeklere tahsis edilmişti. Namaza gittiğimiz ilk zamanlarda namazlarının kabul olmayacağı endişesiyle biraz geri çekilmemiz için yukarı haber gönderen erkekler, ne değiştiyse, yaz boyu paravanla ayrılmış da olsa bizimle aynı safta namaz kıldı. Geçen hafta paravanlarımız kaldırıldı, bize de nereye götürüldüklerine dair herhangi bir not bırakılmadı.😊

Üst katta hiç pencere açılmadığı ve klimanın üstünde kocaman harflerle DOKUNMAYIN yazdığından yazın 40 derecenin üstünde sıcakta, kışın üst katı bir vakit için ısıtmak gerçekten büyük israf olacağı için soğukta namaz kılınıyor. Geçmiş yıllarda cemaat az olduğunda kullanılan pvc ile yapılmış odada kadınların Cuma kılmasına imkân tanınmıştı. Kovid salgını sırasında bu ilerlemelerin hepsi yok oldu. Sağlık sıkıntıları olduğu halde merdiveni çıkabilen ama oturarak namaz kılmak zorunda olanlar için üst katta uzun zamandır hiç tabure yoktu. Annem hutbeyi yan duvara dayalı duran inşaat kalaslarının çakılması suretiyle yapılmış bankta dinliyordu. Bu hafta kırık da olsa bir taburemiz oldu.

Ses sisteminde, basların artıp tizlerin yok olması ve söylenenlerin bir homurtuya dönüşmesine sebep olan sorun nedeniyle hutbe anlaşılmıyor. İmam, müezzin ya da erkek cemaatin, kadın cemaate nasıl davrandığına dair bir gözlem yapmaya yetecek karşılaşma yaşanmıyor. Erkekler için bir tuvalet bir de bahçede şadırvan var. Kadınlar tuvaleti işareti, tuvaletin caminin altındaki Kur’an kursunun içinde yer aldığını gösteriyor. Ancak kursun kapısı kapalı, zile bastığımız halde açan olmadığı için camide hali hazırda işlevsel bir kadınlar tuvaleti ve abdest alma alanı bulunmuyor. (Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, @golbasimuftulugu.) İlki elimize ulaşan yeni cami notlarınızı Hertaraf’ın bilgi@hertaraf.com adresine bekliyoruz.    

https://hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-cuma-ya-gittim-gelecegim-2-siz-iyiligimizi-istiyorsunuz-ama-sanirim-biz-vermeyecegiz-4393

Esra Özer Duru, Ankara, 12 Aralık 2024.

06 Aralık 2024

CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM

Eskiden mahalle kahvelerine, kadınlar asla yaklaşmaz, önünden bile geçmek istemezlerdi. “Kahvenin önünden geçmişsin” kavgalarını duymuşluğumuz çoktu. Çocukluğumuzda bir komşumuz, işten çıkınca bir türlü eve gelmeyen kocasının “oturduğunu” bildiği kahveye çocuklarını yollayıp babalarını çağırttı diye büyük olay yaşanmıştı. Kahvedeki erkekler ve kahveler için birçok insanın şimdi anlayamayacağı, saçma bulacağı bir dokunulmazlık, korku kültürü geliştirilmişti. Her nasılsa toplumsal hayatta camiler de erkeklere has bir mekân gibi kodlanmış ve korku değilse de bir dokunulmazlık inşası hissediliyor. Gidip bir köşede namazınızı kılsanız kimse size müdahale etmez ama cemaate katılma talebinizin sıkıntıya yol açacağını bilirsiniz. Mesela vakit namazlarında bütün camiyi ısıtmak israf olacağından cami içinde oluşturulmuş ve ısıtılmış küçük odada az miktardaki erkek cemaatin arkasında namaz kılmayı asla düşünemezsiniz. Kadınlar çarşıda, pazarda, ezan okunurken abdestli bir şekilde caminin önünden geçiyor dahi olsalar vakit namazlarını cemaatle kılmak için camiye gitmezler. Namazı eve yetiştirmeye çalışır, evdelerse zaten evde kılarlar. İşin özeti camiye girdiğinizde o mekânda çok hoş karşılanmadığınızı hissettiren birtakım sorunlar var.

Şu anda okuduğunuz yazı, kadınlar ve camilerde yaşadıkları sorunlarla ilgili bir kaçıncı yazı. Genç bir kadınsanız aksayan bir şeylere müdahale etme cesareti bulmak zor olabiliyor. Ama belli bir yaştan sonra nispi bir dokunulmazlık kazanıyor, söz söyleyecek bir alan açmayı ya da tepkilerle baş etmeyi öğreniyorsunuz. Hele ki konu dinin toplumsal yönü ile ilgili olunca bu cesareti gençken kazansak ne güzel olurdu. Bundan hareketle düşündük ki böyle bir alanımız varsa (yoksa da olsun) biz de bunu bir sorunu düzeltmek için sorumluluk almak ve aksayan yönleri göstermek için kullanalım. Bundan sonra bir yazı formatı olarak imkân buldukça farklı bir camide Cuma namazına (vakit namazı da olur) katılıp o caminin kadınlar kısmı hakkında tespitler yapalım, ilgililerin dikkatine sunalım ve aksaklıkların düzeltilmesi konusunda bize yardımcı olmalarını beklediğimizi söyleyelim. (Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu)

Bu format, Hertaraf internet sitesinin izni ve iş birliğiyle camilerde, mescitlerde kadınların varlığının kabullenilmesi, şartlarının düzeltilmesinde rol almak isteyen bütün kadınlara açık olsun. İster notlarını, çektikleri fotoğrafları göndererek isterlerse kendileri birkaç satır kaleme alarak sorunları dile getirsinler, Hertaraf’ın bilgi@hertaraf.com adresine göndersinler. Formatımızda, caminin adı, hangi vakit için cemaate katılındığı, caminin kadınlar tuvaleti/abdesthanesinin şartları, kadınlar kısmının giriş çıkışı (merdiven durumu), aydınlatması, güvende hissedilip edilmeyişi, sıcak/soğuk oluşu, tabure, asansör vs. bulunup bulunmayışı, akustiği, hutbenin anlaşılır şekilde duyulup duyulmadığı, imam/müezzin ve cemaatin kadın cemaate yaklaşımı, kadınlar kısmında elektrik süpürgesi, artık halı ruloları tutulup tutulmadığı gibi tespitler bulunsun. Şikâyet etmekten sıkıldık, bu konu artık tarih olsun, kadınların çözdüğü sorunlardan biri olarak geçmişte kalsın.     

İlk değerlendirme: Ahmet Hamdi Akseki Camii

Cami, Ankara’da son yıllarda inşa edilmiş en büyük ve projesine en çok emek verilmiş camilerden biri. Aydınlık, ferah. Mihrabı, minberi, kubbesi, hat ve süslemeleri sanat eseri. Camiye erişim sıkıntısını ortadan kaldırmak için aşağı yukarı her şey düşünülmüş. Geniş merdivenleri, bir değil birkaç asansörü var. Asansörler abdesthanelerden kadınlar mahfiline kadar her yere kolayca ulaşmayı sağlıyor. Tuvaletler çok sayıda, tertemiz ve ferah. Yalnız artık günlük hayatın bir gerekliliği olan alafranga tuvalet sayısı çok az. Camiye girdiğimizde kadınlar mahfilinin yön tabelasını göremedik, sormak zorunda kaldık. Girişteki ayakkabılıkta yer kalmamıştı. Yukarıda kadınlar kısmında ayakkabılık olduğuna dair bir bilgi tabelası da mevcut değildi. Çantamızdaki poşetlere güvenerek ayakkabılarımız elimizde olduğu halde yukarı çıktık. Cuma vakti erkek cemaatin fazlalığı nedeniyle üst katın büyük bir kısmı yine erkeklere tahsis edilmişti. Kadınlar kısmından caminin mihrabını, minberini, kubbesini, hatlarını ve süslemelerini görebilmemiz gayet güzel bir özellik olarak kayda geçti. Kadınlar kısmında bizim bulunduğumuz alanda hiç tabure kalmamış, dizlerinde sağlık sorunları olan kadınlar rahlelere vs. oturmaya çalışıyorlardı. Bu yüzden namaza birlikte gittiğimiz annem, hutbeyi ayakta dinlemek zorunda kaldı. Ses sistemlerinin genel bir sorunu mu var yoksa zaten akustik olan mekânda mikrofon yankı mı yapıyor bilemediğimiz şekilde hutbe anlaşılmıyordu. Kadın cemaatin, varlığının yadırgandığını hissedeceği herhangi bir olumsuzluk yoktu. 

https://hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-cumaya-gittim-gelecegim-4389 

Esra Özer Duru, Ankara, Aralık 2024.


27 Eylül 2024

CAMİSİZ KADINLAR, KADINSIZ CAMİLER

Hayırlı Cumalar!

Camiye her gittiğimizde yeni bir anımız oluyor ne yazık ki! Hepimizin en rahat hissetmesi gereken yerde, kadınların rahat edememesi ve bu yönde anılar biriktirmesi üzücü! Halbuki erkekler camide oldukça rahatlar, orası birçok mekân gibi onların mekânı. Camilerde var olmaya, camiyi hayatının içine almaya çalışan kadınlarsa sürekli olumsuz karşılaşmalar yaşıyor ve neredeyse tamamen geri çekilmiş durumda. Bu konuyu mutlaka çözmeliyiz[1] çünkü camilerin günlük hayatımızdaki yeri gittikçe azalıyor, cami cemaatinin yaş ortalaması artıyor ve cinsiyet profili de büyük oranda erkeklerden oluşuyor.

Annemle her hafta Cuma namazına gitmeye çalışıyoruz. Her Cuma ayrı bir camiye gitmek mümkün olmuyor ama kendi mahallemizin camisinde bile her hafta bir anı yapabiliyoruz. Mesela yaz boyu 40 derecenin üstünde sıcakta, camları açılmayan, kliması çalışmayan, yarısının erkeklere paravanla tahsis edildiği bir kadınlar kısmında Cuma namazlarımızı eda etmeye çalıştık. Başlarda farklı katlarda olmamıza rağmen bizimle aynı hizada namaz kılmamak için bize geri çekilmemizi söyleyen erkekler; şimdi paravanla ayrılmış da olsa aynı safta namaza duruyorlar. Alt kat bile dolmazken kadınlar kısmının yarısı neden erkeklere tahsis edildi anlamak zor.    

Sorun sosyolojik

Kısa bir internet taramasında dahi kadınların, camilerdeki varlıklarını kabul ettirebilmek ve rahat hissedebilmek yolunda mücadele verdiğini görüyoruz. Covid salgınından önce İstanbul’da Kadınlar Camide isimli bir hareket başlatıldı. Kadınlar sosyal medyadan, her hafta belli bir camide Cuma namazına katılmak için sözleşip hem namazlarını kılıyor hem de o caminin kadınlar kısmı ya da o camide kadınlara yönelik muamele ile ilgili tespitler yapıyorlardı. Araya salgın girince hareket sekteye uğradı. KADEM de bir süre önce başlattığı “Camiler Hepimizin” projesi kapsamında 17 camide, camilerin fiziksel şartlarını, erişilebilirliğini ve etkinlik alanlarındaki durumları tespit ettiği bir saha çalışması yaptı. Sonuç çalıştayında[2], kadınların camilerde yaşadığı fiziksel sorunlar, fırsat eşitliğini ihlal eden uygulamalar, kadınları ve çocukları camiden uzaklaştıran zihinsel kodlar başta olmak üzere pek çok sorun ve çözüm önerileri tartışıldı, bunların kaynağının dini değil sosyolojik temelli olduğuna dikkat çekildi. 

Kadınların camilere gelmeyişinin en önemli sebebi, yıllardır inşa edilen toplumsal yargılar. Anlaşılan, bu yargıları içselleştiren kadınlar, zaman içerisinde camilere gelmeyi denemekten vazgeçmiş, ibadetlerini evde yapmayı tercih eder hale gelmiş. Geçen Kurban Bayramında Gazze’de savaş şartlarında Gazzeli kadınların erkeklerle birlikte bayram namazı kıldığı görüntüler düştü önümüze. Buna bakıldığında ülkemizde kadınların öğrenilmiş bir çaresizlik durumu olduğu, camide istenmeyişlerinden deyim yerindeyse zamanla bazı “yan kazançlar” elde ettiği akla geliyor. Ezan okunmadan işi gücü bırakıp namaza hazırlanmak ve en yakın camiye gitmek, kadınlara yüklenen günlük sorumluluklar açısından kolay organize edilebilecek bir durum değil. Dahası o hafta Cuma vaktinde erkek cemaatin artması nedeniyle kadınlar kısmının erkeklere tahsis edilme ihtimali de durumu pek parlak kılmıyor. Halbuki Gazze örneğinde ya da hac ve umrede gördüğümüz kadarıyla kadınlar vakit namazlarına iştirak ediyor ve bu durumdan mutlu oluyorlar.

Cuma namazının kadınlara farz olup olmadığı, kadınların namazı evde kılmalarının cemaatle namaz kılmalarından daha efdal olduğu gibi tartışmalar bu yazının zaten kapsamı dışında. Çünkü muhtelif kaynaklarda herkes kendi düşüncesine mesnet teşkil edebilecek yorumu bulabiliyor. Diğer yandan bazıları kadınların haklarını talep ettikleri her alanda bir mevzi kaybetme hüznü yaşıyor. Yani bu konuda değişim sağlayabilmek ancak yeni bir zihniyet inşa edebilmekle mümkün. O nedenle camide bulunmak, ibadet etmek isteyen kadınlarla ilgili durumu tespit etmek beklenen sonuç açısından daha verimli olabilir.

Kadınlar camilerde neden rahat değil?

Camilerde kadınlara ayrılan alanlar genellikle fiziksel açıdan yeterli değil. Hatta bazı camilere kadınların yeri olduğunu varsayarak gitmek riskli. Çünkü erkek cemaatin sayısında artış olursa önce de söylediğimiz gibi kadınlar kısmı erkeklere tahsis edilebilir yani kadınların elinden gidebilir. Bu durumda namazınızı tuhaf gecekondumsu bölümlerde kılmak zorunda kalırsınız. Kadınlar kısmı; caminin tamamen dışında alet edevat koymak için inşa edilmiş küçük bir odaysa ya da caminin içinde ama mahzen gibi alt kattaysa genellikle havasız, ışıksız, küçük, kokulu, çok soğuk ya da çok sıcak. Üst kattaysa erişimi zor veya zorlaştırılmış olabilir. Kadınlar kısmına gitmek için erkek cemaatin arasından geçerken dahi işaretçi amcalar geçişinize sabredemeyebilir.  

Camiye sürekli giden nüfusun yaş ortalaması maalesef oldukça yüksek. Bu insanların bir kısmı namaza ayakta başlayıp oturarak devam ediyor. Dolayısıyla merdiven çıkmakta zorlanıyorlar. Ancak kadınlar kısmının üst katta olduğu pek çok camide asansör bulunmuyor. Buna ek olarak kadınlar kısmında namazı oturarak kılmak için tabure de bırakılmıyor çünkü tabureler erkeklere daha çok lazım oluyor(!).  

Kadın abdesthaneleri hem temizlik hem de erişim bakımından oldukça sıkıntılı. Kadınların çoğunun camiye abdestli gelmesi ve abdestinin sıkışmaması için dua ediyor olması kuvvetle muhtemel. Ezan okunacağında en yakın camide abdest alıp cemaate katılmak imkânsıza yakın bir durum. Hele çocuklarla camiye gelmek en akıldışı işler listesinde üst sıralarda.

Kadınların camilerde yaşadıkları zorlukları çözebilecekleri halde bazı imam ve müezzinlerin gereken adımları atmaması başka bir üzücü durum. Camilerin birincil sorumlusu onlar ve isterlerse cemaati yönlendirebilecekleri gibi birtakım teknik sorunları ortadan kaldırabilirler. Camilerde çocuk ve kadınların daha çok bulunması ve daha fazla zaman geçirmesi onlara temizlik, güvenlik ve düzen bakımından birçok ek sorumluluk getirebilir, bu da onları çözümün parçası olmaktan alıkoyuyor olabilir.

Aslında Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camii gibi yeni ve büyük camilerde sayılan sorunlarla neredeyse hiç karşılaşılmıyor. Bu da yetkililerin çözümleri bildiğini ve gerekli adımların atılması halinde sorunların çözülebileceğini gösteriyor. Belki de ilk olarak kadınlara konulan bazı kısıtlamaların “bir hak mahrumiyeti olarak değil, onların iyiliği için” olduğu takdiminden vazgeçilmesi gerekiyor. Çünkü ibadetini camide yapmak ya da camide zaman geçirmek isteyen bir kadını bundan alıkoymanın iyi niyetlerle izahı mümkün görünmüyor. Kadınların camilerde yaşadığı sıkıntıların genel durum olmaktan çıkarılıp istisna kılınması zorunluluk arz ediyor. Sadece Cuma namazlarında değil, vakit ve bayram namazlarında da kadınların camideki varlığına alışılması, herkesin birbirine uygun, birbirinin varlığının bilincinde ve varlığına saygılı davranmayı öğrenmesi icap ediyor. Bunun çözümü de akıl vermekten değil, kadınlara camilerde erkek cemaatin sahip olduğu şartları sağlayabilmekten geçiyor.
Esra Özer Duru, Ankara, 26 Eylül 2024.

03 Eylül 2022

HUZUR-U İLAHİ’DE AYRICALIKLI KULLAR KİMLER?

Geçen hafta kadınların camilerde karşılaştığı muameleyle ilgili iki paylaşıma denk geldim. İlki tanımadığım bir insanın paylaşımıydı. İstanbul’da iki büyük camide kadınlara ayrılan yerin Cuma namazı sırasında tümüyle erkeklere tahsis edilmesi nedeniyle namazını kılamadığını serzenişlerle yazmıştı. İkincisi, şahsen tanıştığım bir arkadaşımın kadınlara camilerde ayrılan yerlerin kötü şartları üzerinden eleştirilerini dile getirdiği başka bir paylaşımdı. Kişisel tecrübelerimizden bu muameleye aşinayız zaten. Üstelik bu tecrübeler, vakit, Cuma, teravih, tahiyyetül mescit namazları için ayrı ayrı mevcut.

Salgın sürecinden önce her Cuma bir grup kadınla birlikte camiye gider, küçük safımızla, camide kadınlara ayrılan yerde namazımızı kılardık. Cemaat, camide kadın varlığına o kadar yabancı ki, “vakit namazları cemaatle kılalım” diye hiç düşünmedik. Yaşadığımız yer küçük ve namaz için tercih ettiğimiz cami oldukça büyük olduğundan bize yer kalmaması gibi bir sıkıntıyla karşılaşmadık. Her ne kadar kadınların girdiği arka kapı birkaç Cuma kilitli unutulsa da, amcalar kapıya yaslanıp içeri girmemizi bilmeden engellese de, en arkada duvara yaslanıp namaz vaktinin girmesini bekleyenlerin önünden yürümek resmi geçit hissi yaşatsa da, namazdan hemen önce kadınlar kısmına aşağıdaki erkeklerden önde olur da namazları kabul olmaz diye ilk iki safı boş bırakmamız için çocuklarla haber gönderilse de… namazımızı kıldık. Hatta kışın buz gibi olan kadınlar kısmı yerine cemaatin vakit namazlarda kullandığı, ses sistemi bulunduğu için camiden kopmayan, daha sıcak küçük alanda namaz kılma ayrıcalığına bile kavuştuk. Ne yazık ki, salgınla birlikte sürecimiz akamete uğradı.

Merkezde bir camide Cuma namazı kılmak istediğimizde ham betonun üzerine serilmiş kilimlerle karşılaştık. Büyük ihtimalle depo olan oda, caminin içindeki kadınlar kısmının erkek cemaat tarafından doldurulması ve kadın cemaatteki “beklenmedik” artış nedeniyle kadınlar kısmı olarak hizmet vermeye başlamıştı. Bu odacık çapraz olduğu için kadınlar saf tutamıyor, secdeye vardıkça hem dizleri eziliyor hem de buz gibi beton yüzünden donuyorlardı. İlçe müftülüğüne yaptığımız müracaat sonrası odaya bir halı serildi ve elektrik sobası kondu. Nispeten ayrıcalıklı bu tecrübenin yanında olumsuz tecrübeler daha çok. Artık halı parçaları ve elektrik süpürgeleriyle defalarca saf tuttuk.

Yazıyı biraz uzatma ve okuyucuyu sıkma pahasına örnekleri arttıralım. Ankara Ulus’ta tarihi bir caminin kadınlar kısmına çıkıp namaza durduk. Biz namazdayken yanımızdaki kumaş yığını kıpırdamaya başladı. Hepimizin yüreği ağzına gelirken burayı kestirmeye uygun bulan kişi kalkıp gitti. Bir keresinde bir gezi vesilesiyle bulunduğumuz Bilecik’te tren istasyonuna yakın küçük bir camide Cuma vakti denk geldi. Kadınlar tuvaletindeki su, dışarıdaki şadırvanda erkekler abdest alırken kesildiği için az kalsın namaza yetişemiyorduk. Abdestle ilgili badireyi sağ salim atlattıktan sonra deyim yerindeyse kadınların “tıkıldığı” küçük odada artık halı rulosunu açarak namaz yeri ayarladık. Ama bu küçük odada ses sistemi bulunmadığını gördük. Üzülerek Cuma yerine öğle namazı kıldık. Bir keresinde Bursa’da Yeşil Camii’de tahiyyetül mescit namazını “fahri kadınlar kısmı hatırlatıcısı amca” yetişemeden hızla eda ettik. Edirne Selimiye Camii’nde bahçenin diğer ucundaki tuvalette abdest almaya çalışırken cemaati kaçırdık. Ortaköy’deki Büyük Mecidiye Camii’nde ise o güzelim ışığın altında namaz kılmamız engellendiği için arka tarafta camiden tamamen kopuk bir bölümde namazımızı cemaatsiz kıldık. Hatta namazdan sonra mimarisini, kubbesini, vitrayını, ışığını görelim diye camiye girmek isteyince “fahri kadınlar kısmı hatırlatıcısı amca” önümüzü kesti, çok kararlı bir şekilde bizi camiye almamak için direndi. Az kalsın göremeden çıkacaktık. Eyüp Sultan’da kıldığımız namazsa hafızamızda caminin huzurlu ortamı yerine ıslak, kokulu ve loş bir anı bıraktı.

Düşünüldüğünde kadınlar sadece teravih namazı için camileri doldurduğunda makbul karşılanıyor. O zaman yaşananlar ise ayrı bir yazı konusu. Özetle “çocuklar kadınların aparatı gibi görüldüğünden teravih esnasında zaten küçük olan kadınlar bölümünden camiyi şenlendiriyorlar” desek yeterli olur. Bu deneyimlerin çoğu hayatta sadece bir kere yaşanabilecek deneyimler. Düşünsenize “fahri kadınlar kısmı hatırlatıcısı amcalar” Mescid-i Haram’da ya da Mescid-i Nebevi’de görevlerini icra etmeye devam etselerdi…

Aslında sorunlar Peygamberimizin günlük pratiklerine baktığımızda görmediğimiz gelenekleşmiş yaklaşımlardan kaynaklanıyor. Artık bu sıkıntılara dair farklı çözümler geliştirmek gerekiyor. Bunun için özellikle Diyanet İşleri Başkanlığına büyük iş düşüyor. Başkanlık, camilerde kadınların varlığını kolaylaştırıcı fiziki şartların sağlanıp sağlanmadığını bizzat ve özellikle imamları, müezzinleri eliyle denetlemeli. Daha önemlisi ise cemaati, kadınların öncelikle farz ibadetlere katılımlarını sonra da camideki varlıklarını engellememek, yaptıkları engellemeleri hadislere, sünnete dayandırmamak konusunda uyarmalı. Kimse “tek saf olalım, omuz omuza namaz kılalım” demiyor zaten. Yeter ki, hepimize farz kılınan Cuma namazını eda etmemiz imkânsız hale gelmesin. Aynı zamanda kadın müminler, yüzlerce yıl önce büyük maharetle inşa edilmiş, incelikle işlenmiş kubbelerin, vitraylardan içeri huşu getiren ışığın altında lezzetli namazlar kılmaktan mahrum bırakılmasın. Ayet hükümleri dururken birtakım uygulamalarla ortaya çıkarılan bu ayrımcılıklar ortadan kalksın! Üstünlük takvayladır. Hiçbirimiz bir başkasının Huzur-u İlahi’deki yerini zaten ç/alamaz. Kimse Allah’ın ayetlerinden cinsiyetleri bir ayrımcılık konusu yapmasın!

Esra Özer Duru, Ankara, 2.2.2022. 

https://hertaraf.com/koseyazisi-huzur-u-ilahi-de-ayricalikli-kullar-kimler-2832

Taze Taze Hikâyeler

BEKLEME ODASI

Mart ayı ortalarıydı. Hava, okullardaki mevsim tablolarında her zaman bahara dahil edilmesine rağmen, yıllardır rolüne direnen bu aya yakışı...

Yeni Yazılardan Haberdar Olun

Kaçırmayın!