03 Eylül 2022

HUZUR-U İLAHİ’DE AYRICALIKLI KULLAR KİMLER?

Geçen hafta kadınların camilerde karşılaştığı muameleyle ilgili iki paylaşıma denk geldim. İlki tanımadığım bir insanın paylaşımıydı. İstanbul’da iki büyük camide kadınlara ayrılan yerin Cuma namazı sırasında tümüyle erkeklere tahsis edilmesi nedeniyle namazını kılamadığını serzenişlerle yazmıştı. İkincisi, şahsen tanıştığım bir arkadaşımın kadınlara camilerde ayrılan yerlerin kötü şartları üzerinden eleştirilerini dile getirdiği başka bir paylaşımdı. Kişisel tecrübelerimizden bu muameleye aşinayız zaten. Üstelik bu tecrübeler, vakit, Cuma, teravih, tahiyyetül mescit namazları için ayrı ayrı mevcut.

Salgın sürecinden önce her Cuma bir grup kadınla birlikte camiye gider, küçük safımızla, camide kadınlara ayrılan yerde namazımızı kılardık. Cemaat, camide kadın varlığına o kadar yabancı ki, “vakit namazları cemaatle kılalım” diye hiç düşünmedik. Yaşadığımız yer küçük ve namaz için tercih ettiğimiz cami oldukça büyük olduğundan bize yer kalmaması gibi bir sıkıntıyla karşılaşmadık. Her ne kadar kadınların girdiği arka kapı birkaç Cuma kilitli unutulsa da, amcalar kapıya yaslanıp içeri girmemizi bilmeden engellese de, en arkada duvara yaslanıp namaz vaktinin girmesini bekleyenlerin önünden yürümek resmi geçit hissi yaşatsa da, namazdan hemen önce kadınlar kısmına aşağıdaki erkeklerden önde olur da namazları kabul olmaz diye ilk iki safı boş bırakmamız için çocuklarla haber gönderilse de… namazımızı kıldık. Hatta kışın buz gibi olan kadınlar kısmı yerine cemaatin vakit namazlarda kullandığı, ses sistemi bulunduğu için camiden kopmayan, daha sıcak küçük alanda namaz kılma ayrıcalığına bile kavuştuk. Ne yazık ki, salgınla birlikte sürecimiz akamete uğradı.

Merkezde bir camide Cuma namazı kılmak istediğimizde ham betonun üzerine serilmiş kilimlerle karşılaştık. Büyük ihtimalle depo olan oda, caminin içindeki kadınlar kısmının erkek cemaat tarafından doldurulması ve kadın cemaatteki “beklenmedik” artış nedeniyle kadınlar kısmı olarak hizmet vermeye başlamıştı. Bu odacık çapraz olduğu için kadınlar saf tutamıyor, secdeye vardıkça hem dizleri eziliyor hem de buz gibi beton yüzünden donuyorlardı. İlçe müftülüğüne yaptığımız müracaat sonrası odaya bir halı serildi ve elektrik sobası kondu. Nispeten ayrıcalıklı bu tecrübenin yanında olumsuz tecrübeler daha çok. Artık halı parçaları ve elektrik süpürgeleriyle defalarca saf tuttuk.

Yazıyı biraz uzatma ve okuyucuyu sıkma pahasına örnekleri arttıralım. Ankara Ulus’ta tarihi bir caminin kadınlar kısmına çıkıp namaza durduk. Biz namazdayken yanımızdaki kumaş yığını kıpırdamaya başladı. Hepimizin yüreği ağzına gelirken burayı kestirmeye uygun bulan kişi kalkıp gitti. Bir keresinde bir gezi vesilesiyle bulunduğumuz Bilecik’te tren istasyonuna yakın küçük bir camide Cuma vakti denk geldi. Kadınlar tuvaletindeki su, dışarıdaki şadırvanda erkekler abdest alırken kesildiği için az kalsın namaza yetişemiyorduk. Abdestle ilgili badireyi sağ salim atlattıktan sonra deyim yerindeyse kadınların “tıkıldığı” küçük odada artık halı rulosunu açarak namaz yeri ayarladık. Ama bu küçük odada ses sistemi bulunmadığını gördük. Üzülerek Cuma yerine öğle namazı kıldık. Bir keresinde Bursa’da Yeşil Camii’de tahiyyetül mescit namazını “fahri kadınlar kısmı hatırlatıcısı amca” yetişemeden hızla eda ettik. Edirne Selimiye Camii’nde bahçenin diğer ucundaki tuvalette abdest almaya çalışırken cemaati kaçırdık. Ortaköy’deki Büyük Mecidiye Camii’nde ise o güzelim ışığın altında namaz kılmamız engellendiği için arka tarafta camiden tamamen kopuk bir bölümde namazımızı cemaatsiz kıldık. Hatta namazdan sonra mimarisini, kubbesini, vitrayını, ışığını görelim diye camiye girmek isteyince “fahri kadınlar kısmı hatırlatıcısı amca” önümüzü kesti, çok kararlı bir şekilde bizi camiye almamak için direndi. Az kalsın göremeden çıkacaktık. Eyüp Sultan’da kıldığımız namazsa hafızamızda caminin huzurlu ortamı yerine ıslak, kokulu ve loş bir anı bıraktı.

Düşünüldüğünde kadınlar sadece teravih namazı için camileri doldurduğunda makbul karşılanıyor. O zaman yaşananlar ise ayrı bir yazı konusu. Özetle “çocuklar kadınların aparatı gibi görüldüğünden teravih esnasında zaten küçük olan kadınlar bölümünden camiyi şenlendiriyorlar” desek yeterli olur. Bu deneyimlerin çoğu hayatta sadece bir kere yaşanabilecek deneyimler. Düşünsenize “fahri kadınlar kısmı hatırlatıcısı amcalar” Mescid-i Haram’da ya da Mescid-i Nebevi’de görevlerini icra etmeye devam etselerdi…

Aslında sorunlar Peygamberimizin günlük pratiklerine baktığımızda görmediğimiz gelenekleşmiş yaklaşımlardan kaynaklanıyor. Artık bu sıkıntılara dair farklı çözümler geliştirmek gerekiyor. Bunun için özellikle Diyanet İşleri Başkanlığına büyük iş düşüyor. Başkanlık, camilerde kadınların varlığını kolaylaştırıcı fiziki şartların sağlanıp sağlanmadığını bizzat ve özellikle imamları, müezzinleri eliyle denetlemeli. Daha önemlisi ise cemaati, kadınların öncelikle farz ibadetlere katılımlarını sonra da camideki varlıklarını engellememek, yaptıkları engellemeleri hadislere, sünnete dayandırmamak konusunda uyarmalı. Kimse “tek saf olalım, omuz omuza namaz kılalım” demiyor zaten. Yeter ki, hepimize farz kılınan Cuma namazını eda etmemiz imkânsız hale gelmesin. Aynı zamanda kadın müminler, yüzlerce yıl önce büyük maharetle inşa edilmiş, incelikle işlenmiş kubbelerin, vitraylardan içeri huşu getiren ışığın altında lezzetli namazlar kılmaktan mahrum bırakılmasın. Ayet hükümleri dururken birtakım uygulamalarla ortaya çıkarılan bu ayrımcılıklar ortadan kalksın! Üstünlük takvayladır. Hiçbirimiz bir başkasının Huzur-u İlahi’deki yerini zaten ç/alamaz. Kimse Allah’ın ayetlerinden cinsiyetleri bir ayrımcılık konusu yapmasın!

Esra Özer Duru, Ankara, 2.2.2022. 

https://hertaraf.com/koseyazisi-huzur-u-ilahi-de-ayricalikli-kullar-kimler-2832

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Taze Taze Hikâyeler

BEKLEME ODASI

Mart ayı ortalarıydı. Hava, okullardaki mevsim tablolarında her zaman bahara dahil edilmesine rağmen, yıllardır rolüne direnen bu aya yakışı...

Yeni Yazılardan Haberdar Olun

Kaçırmayın!