25 Şubat 2025

GÜN VE HANÇER VE BEZELYE

Biz günü geçiriyorduk

ve günler geçiyordu

Özlediği denizi içinde biriktiren kadın naifliğiyle

böğrümüze saplanan dost hançerlerini

çıkaracak derman bulamadık…

Kız kardeş sıcaklığıydı umduğumuz

Kimse tutmadı ellerimizden…

Sağanak altında ıslanırken saçlarımız,

yalnızdık…

Tozlu yollarda kendine rota çizerken yağmur,

Issız adaya düşsek alacak üç şey yoktu…

ve çarşafların altındaki bezelye

bizdik!

Hiç fark etmedik!

8 Haziran 2022 

15 Şubat 2025

Cumaya Gittim Geleceğim IX - MÜMİNLER İŞLEVSEL BİR AİLE GİBİDİR

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulur.”

“Müminin mümine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.”

Ne zamandır bu iki hadis-i şerif hakkında düşünüyorum. Doğru bir benzetme olacak mı bilemiyorum ama bana işlevsel ve işlevsiz aile tanımlarını hatırlatıyorlar. Hatta oradan bakınca ülkemiz de kocaman bir işlevsiz aile gibi görünüyor. Nasıl mı?

İşlevsiz aile[1]yi (Disfonksiyonel aile) anlayabilmek için önce işlevsel aileyi (Fonksiyonel aile) tanımak gerek. İşlevsel aile, bireyleri arasında saygı, sevgi ve güven zemininde temellenen destekleyici, koruyucu, özenli ilişkilerin olduğu ailelere denir. Böyle ailelerde çocukların özgüven ve özdeğer ölçütleri sağlıklı ve dengeli bir şekilde oluşur. Kendilerinin yanı sıra başka insanlara da değer vermeyi öğrenirler. Aynı zamanda hayata dair, hiçbir okulda, hiçbir öğretmen tarafından verilemeyecek bir eğitim alırlar. Sevilmenin, değer verilmenin en güzel örneği ailede sunulduğu için daha sonra yeterince sevilmedikleri, değer görmedikleri ilişkiler hakkında sağlıklı tavır almayı öğrenirler. Kendilerine değer verdikleri için anlamsız ilişkiler içinde olmaktan kaçınır, arkadaş, eş seçiminde buna özen gösterirler. Karşılaştıkları zorlukları aşmayı, gerekiyorsa yardım almayı bilirler.

İşlevsiz aile (Disfonksiyonel aile) ise sürekli çatışma, ihmal ve yanlış davranışların olduğu, bireylerin yoğun bir duygusal rahatsızlık yaşadığı ailedir. Ailenin yaşadığı maddi sıkıntılar, ebeveynlerin kendi ailelerinden getirdikleri işlevsiz aile geçmişleri, şiddet, aşırı katı kurallar, otorite karmaşası gibi unsurlar da böyle ailelerin ortaya çıkmasına yol açar. Ebeveynler, çocuklarının özellikle duygusal ihtiyaçlarını karşılamakta ve onlara sevgi göstermekte zorlanırlar. Çocuklar ve ebeveynleri ile ebeveynlerin kendi aralarındaki sevgi ve güven eksikliği yüzünden ebeveynler, sağlıklı otorite kuramazlar. Çatışma ortamı çocukların karakter gelişimini olumsuz etkiler. Aile içinde sürekli hissedilen korku ve kaygı, duygusal açıdan hassas ve kırılgan bireyler yetişmesine neden olur. Böyle büyüyen çocuklar, bunu normal zannederler ve öyle zannettikleri için ortamdan kaynaklanan sorunları teşhis edemez, o sorunlarla nasıl baş edeceklerini bilemezler. Yanlış ilişki denklemlerinde bulunur, herkesi memnun etmek zorunda hissettikleri için “hayır” diyemezler. Olumsuz bir şey olduğunda suçu kendilerinde arama eğilimindedirler. Terk edilmekten, başarısız olmaktan endişelenirler. Hakları olanı istemekten korkar, bunun için çatışmaya girmekten çekinirler.

Bir kadın olarak bir kadının yaptırdığı camide Cuma kılamamak: Kayseri Hunat Camii

Kayseri’de Selçuklu mimarisinin şaheserlerinden I. Alaeddin Keykubat’ın eşi ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi Mahperi Hunat (Huand) Hatun’un 1238 yılında yaptırdığı, cami, medrese, hamam ve kümbetten oluşan bir Külliye bulunuyor. Hunat Hatun Külliyesi, Kayseri’yi ziyaret edenlerin en önemli duraklarından biri.

Cuma yazılarımı okuyan çok sevdiğim bir arkadaşım, on yıl geçmesine rağmen içini hala hüzünle dolduran bir Cuma anısını şöyle anlattı: “Bundan 10 yıl kadar önceydi. Eşimle Kayseri’ye arkadaşını ziyarete gitmiştik. Arkadaşının iş yeri tarihi Hunat Camii Medresesine çok yakındı. Günlerden Cuma ve vakit öğleydi, ezana çok az kalmıştı. Onlar namaza hazırlanırken ‘ben de sizinle Cumaya gelsem’ diye bir teklifte bulundum ancak eşimin arkadaşı çok katı bir sesle, ‘Burada kadınlar camiye gitmez, Cuma da kılmazlar yenge!’ dedi. Bana iş yerinin altındaki depoyu göstererek, ‘Seccade var, musluk da var, abdestini alıp burada kılabilirsin. Mümkünse biz gelene kadar da buradan çıkma’ dedi. Hem biraz ürpermiş hem de üzülmüştüm. Bodrum katı, nemli, karanlık bir yerde namazımı kıldım. Hunat Hatun’un camisinde bana yer yoktu. Eşimin tesellisi ise ‘Kimsenin Cumasına engel olmadın. Ya senin yüzünden yer bulamayan, farzı kaçıran biri olsaydı?’ olmuştu. Keşke camiler dolup taşsaydı da o yüzden bana yer kalmasaydı!”

Bu anıyı dinleyince, Cuma namazı incelemelerimizde baktığımız diğer ölçütler; kadınlar tuvaleti, tabure, kubbenin, minberin, mihrabın görünmesi, hutbenin duyulması, mekânın sıcaklığı, aydınlatması vs. ölçütleri buharlaşıverdi. Arkadaşım, Anadolu’nun en büyük, en eski şehirlerinden birinde, tam 787 yıl önce bir kadının inşa ettirdiği bir külliyenin camisinde namaz kılmaya “layık” bulunmamış, namaza götürülmemişti. Hunat Hatun, külliyeyi yaptırırken böyle bir dışlanmayı ön görmüş müdür?

Kocaman bir ailenin içinde yapayalnız hissediyorsanız, o aile bu nedenle “işlevsiz bir aile”dir. Baştaki hadis-i şerifler, işlevsel bir ailede büyümenin ve o ailenin bir bireyi olarak hayatın değişik alanlarına atılmanın nasıl bir konfor sunacağının hayalini kurdururken; işlevsiz bir ailede büyümenin, hissettiğimiz ama bilincinde olmadığımız sıkıntılarının altını çizdi. Hepimiz ebeveyn değiliz ama hepimiz bireyiz. Tamamen işlevsiz ailelerde büyüyen çocuklar gibi de değiliz, sorunu gördük, çözüm öneriyor, hakkımızı istiyoruz. Yoksa bünye tümden hasta düşecek.

(Sizden gelecek yeni cami notları için bilgi@hertaraf.com. Yetkililerin dikkatini çekebilmek için: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, Kayseri İl Müftüğü @kayseriilmuftulugu.)

Esra Özer Duru, Ankara, 13 Şubat 2025. 

[1] İşlevsel ve işlevsiz aile tanımları için Davranış Bilimleri Enstitüsünün sitesinden yararlandım. https://www.dbe.com.tr/tr/yetiskin-ve-aile/11/disfonksiyonel-aile-yapisi-nedir-ve-etkileri-nelerdir/#:~:text=Bir%20ailede%20s%C3%BCrekli%20olarak%20%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fma,%C5%9Fekilde%20duygusal%20bir%20rahats%C4%B1zl%C4%B1k%20vard%C4%B1r (Son erişim tarihi: 12.2.2025) 

09 Şubat 2025

“FANTASTİK CANAVARLAR NELERDİR, NERELERDE BULUNURLAR?”

Canavar: (İsim, Farsça) 1. Cana kıyan yaban hayvanı. 2. (mecaz) Düşüncesizce ve acımadan her şeye kıyan kimse.

Canavarlık: (İsim) Canavar olana yakışır iş.” (TDK Türkçe Sözlük, Beşinci Baskı, Ankara, 1969)

Canavar: 1. (isim) Masallarda sözü geçen yabani, yırtıcı hayvan. 2. Köpek balığı. 3. (mecaz) Haşarı, yaramaz çocuk. 4. (halk arasında) Kurt, domuz vb. cana kıyan yaban hayvanı. 5. (sıfat, mecaz) Acımasız, kötü ruhlu, zalim (kimse). 6. (sıfat) Herhangi bir şeye çok düşkün olan: Kurabiye canavarı. 7. Domuz. 8. Kurt. 9. Gölge oyununda doğaüstü bir yaratık tasviri. Buna ejder de denir. Kötülüğün simgesidir. 10. Yılan, kertenkele, örümcek, akrep ve benzeri zehirli hayvanlar için baytarnamelerde kullanılan ad.” (kelimeler.gen.tr: https://kelimeler.gen.tr/canavar-nedir-ne-demek-58112 son erişim tarihi: 5.2.2025.)

Canavar aslında gerçek hayatta bir karşılığı olmayan ve bu yüzden daha da korkutucu hale gelen bir imaj. Eskiden, korkutarak zapturapt altına almanın yaygın olduğu dönemlerde, çocukları iğneci ve polisin yanı sıra canavarla korkuturlardı. Benim şahsi tecrübem iğnecinin daha korkunç olduğu yönündeydi. Çünkü canavarı görmemiştim ama iğneciye dair acı anılarım vardı kısa hayatımda. Canavar denince de aklıma çok iri, gözleri parlayan, orayı burayı yıkıp döken, laftan sözden anlamayan, insana kaçma, saklanma fırsatı tanımadan yakalayıp parçalayan, muhtemelen tüylü, keskin dişli, sivri tırnaklı, karanlık bir şey gelirdi. Arkadaşlarımın canavarlara dair tasvirlerinde ise pullardan oluşan zırh gibi bir deri, silaha dönüşen uzuvlar ve kuyruk da bulunuyordu. Bir canavarlıklarını görmemiştik ama Van Gölü Canavarı, Loch Ness Gölü Canavarı vardı. İstiklal Marşında “medeniyet” denilen “tek dişi kalmış canavar” vardı. Sırf eğlence olsun diye önlerine dizilen arabaların üstünden atlarken onları ezip hurdaya çeviren araçlara “canavar kamyonlar” deniyordu. Herkesin canavarı kendineydi yani. Ortak noktamız aşırı şiddet uygulayan, kalpsiz bir yaratık olmasıydı.

Büyürken bir canlının, bir şeyin canavar olarak tanımlanabilmesi için ille tüylü, pullu, keskin dişli, uzun tırnaklı falan olması gerekmediğini gördük. Canavarca hislerle cinayetler işleyen, halkları katledip ortadan kaldırmaya, topraklarını ellerinden almaya azmeden ülkeler gördük. Belki dokunulmazlık zırhları vardı ama tüyleri ya da pulları yoktu. O yüzden canavarlık kriterlerimizde bazı değişiklikler yaptık. Canavarlar, bizim gibi görünebiliyor, aramızda yaşıyorlardı.

Biz, canavarlar hakkında bu kadar bilgi edinirken yetkili etkili bazı insanların onları hiç tanımadığını fark ettik. Bu noktada yazacağım şeylerin dehşetinden dolayı özür dilerim, yazıyı tasarlarken bu detayları yazmama kararı almıştım ama bir canavarın teşhisinin neden mümkün olmadığını anlayamadığım için yazmam gerekti.

Pınar Gültekin; sıradan, etten kemikten, kedi tırmalasa tırmalandığı yerden kanı akacak bir kadın, Cemal Metin Kaya isimli bir canavar tarafından önce boğuldu. Canavar Kaya’ya bu yetmemiş olacak ki Pınar’ı hala hayattayken cenin pozisyonunda bir varile koyarak yaktı. Daha sonra üzerine beton döktü. Son olarak bir noktada yardım aldığı kardeşiyle birlikte ormanlık alana attı. Yani canavar, Pınar’ı bir değil aslında üç kere ve üç farklı yöntemle öldürdü. Üstelik delilleri görünce suçlarını itiraf etti. “Canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürmek” suçlamasıyla yargılandı, ağırlaştırılmış müebbet istenirken “haksız tahrik”le indirim yapılan Kaya’ya 23 yıl hapis cezası verildi. Gültekin ailesinin, itirazı ile üst mahkemeye taşınan karar, o mahkeme tarafından ağırlaştırılmış müebbete çevrildi. Bu kararı da Canavar Kaya’nın ailesi Yargıtay’a taşıdı. Geçen hafta karar veren Yargıtay ağırlaştırılmış müebbet cezasını bozdu. Kaya’nın “canavarca hislerle öldürme” suçundan değil, “niteliksiz kasten öldürme suçundan haksız tahrik uygulanarak yargılanmasını” istedi. Yargıtay, bizim canavar tanımımızın “aşırı şiddet uygulayan, kalpsiz bir yaratık” ortak paydasını bilmiyor olmalı ki, Kaya’da kürk, pullu deri, keskin dişler, sivri tırnaklar, kuyruk vs. yerine (muhtemelen) takım elbise ve kravat gördüğü için onun canavarlığını teşhis edemedi.

Velhasıl Yargıtay’ın teşhis edemediği ama bizim gördüğümüz, etimize kemiğimize değen, canımızı yakan her gün en az bir kadını bizden alan bu canavarlar, toplum içinde, aramızda yaşarlar. Yine toplum tarafından özenle beslenip büyütülürler. “Kabahat”leri kendiliğinden ortaya çıkar ya da inkâr edilemeyecek şekilde yakalanırlarsa takım elbise giydirilip denetimli serbestlik, şartlı tahliye, ağır/haksız tahrik indirimi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, cezanın ertelenmesi, uzaklaştırma cezası gibi yöntemlerle korunur, kollanır, kamufle edilirler. Yine bu yöntemlerle sayıları ve türleri garanti altına alınır. Biz de sanki bir fantastik roman yazarının, kimselerin aklına gelmeyen tuhaf canavar türleriyle doldurduğu kitabının sayfalarında yaşıyormuşuz gibi bütün bunların nasıl olabildiğini anlayamadan bakakalırız. 

https://www.hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-fantastik-canavarlar-nelerdir-nerelerde-bulunurlar-4449

Esra Özer Duru, Ankara, 8 Şubat 2025.  

Taze Taze Hikâyeler

BEKLEME ODASI

Mart ayı ortalarıydı. Hava, okullardaki mevsim tablolarında her zaman bahara dahil edilmesine rağmen, yıllardır rolüne direnen bu aya yakışı...

Yeni Yazılardan Haberdar Olun

Kaçırmayın!