Genç yaşta başını örtenler bilir, kız çocuğu için problem olan
her şey başörtülü kız çocuğu için daha büyük problemdir. Başınızı niye
örttüğünüzle ilgili, komşular, akrabalar, arkadaşlar tarafından uzun uzun
hesaba çekilirsiniz. “Bu örtü işi nereye kadar gidecek, daha fazla örtecek
misin, Kur’an kursuna mı okula mı devam edeceksin, okula girerken açacak mısın,
imam hatibe mi gideceksin, pek de zekiydin kadından imam da olmaz ne olacaksın,
vah vah pek de gençtin, keşke nişanlanınca falan örtseydin…” Başka bir cepheden
gelen sorularsa şöyle olur: “Başörtülü top mu oynayacaksın, bisiklete binmek mi
tövbe estağfurullah, pardösü bari giy üstüne, altına pantolon giymek mi dinden
çıkarsın, hem kız kısmı okuyup ne olacak, dikişe falan git.”
Bu beyin öğüten, insanı kendisi olmaktan çıkarıp tek tip bir
şeye dönüştürmeye çalışan hiza vermelerin birbirinden farkı yoktur aslında. Hiç
susmazlar, hiç yetinmezler, hiç mutlu olmazlar. Sürekli parmak sallar, siz geri
adım attıkça onlar daha da cesaret kazanıp saldırılarını büyütürler. İnsan
olduğunuzu, dünya hayatındaki sınavların sizin için de geçerli olduğunu kimse
hesaba katmaz. Sizden başka herkes günah işlemekte özgürdür sanki. Sizse bir
kesimi temsil ettiğiniz için (nedense?) asla günah işlememeli, günaha benzer,
görenler tarafından günah denebilecek herhangi bir davranışta
bulunmamalısınızdır. Madem bir kere başınızı örttünüz, çocuk, genç, insan olmak
gibi vasıflardan kaynaklanan zaaflar size asla uğramamalıdır. Yüksek sesle
sohbet edemez, bahçe duvarının üstüne oturup arkadaşlarınızla basitçe çekirdek
çıtlayamaz, gülemez, koşamaz, sakız çiğneyemezsiniz. Başınızı örtmenize
taraftar ya da karşı olanlar için fark etmez, bir kere örttüyseniz Allah’tan
çok hatta önce onları memnun etmelisinizdir.
Bir taraf sunduklarını sandıkları bir özgürlük tanımıyla
seçimlerinize, aklınıza, kimliğinize saldırırken diğer taraf yalnızca Allah’la
aranızda var olan ibadet/kulluk tanımlarınıza müdahale ederek size saygısızlık
yapar. Sanki siz bir günah işlerseniz hep birlikte ceza alınacakmış gibi
yaklaşırlar yaptıklarınıza. Yani Allah’ın emirlerini temel haliyle yapıyor
olmanız yetmez, başkalarından hiç beklenmediği şekilde sizden sürekli en
takvalı haliyle ibadet etmeniz beklenir. Takvanın ölçüsü de kendi
memnuniyetleridir.
Bütün kızlar toplansak!
Bunları düşündüğümüzde toplumu oluşturan bu kesimlerin aslında bizim başörtülü ya da başörtüsüz oluşumuzla değil topyekûn kadın oluşumuzla bir dertleri olduğunu görüyoruz. Eğer kadınsanız, öyle kafanıza göre sokakta yürüyemez, istediğinizi giyemez, istediğiniz işi yapamaz, istediğiniz okulda okuyamaz, yüksek lisans, doktora gibi akademik faaliyetlerde bulunamaz, bisiklete binemez, tek başına yolculuk yapamaz, kendi aklınızla hareket edemezsiniz. Size birilerinin hep “yol” göstermesi gerekir. Neyse ki sorulmadığı halde fikrini beyan eden, size sınırlılıklarınızı hatırlatan “yüce” bir insan her zaman bulunur.
Halbuki tam tersi erkek bireylere bu türlü kısıtlamalar
getirilmez. Bir erkek çocuğun meslek seçimi için zekâsı, becerisi ve ailesinin
beklentisi dışında “limit yok”ken, bir kız çocuğun meslek seçiminde zekâsı,
becerisinden çok bir kadın/anneye en uygun mesleği seçmesi elbirliğiyle sağlanır.
Kendisini müslüman sıfatlarıyla tanımlayan bir erkeğe, en görünürü o olduğu
için sakalını kesmek dışında bir kısıtlama getirilemezken, kamusal temsili her
iki tarafın nezdinde oldukça yüksek ve görünür olan başörtülü kadının aşması
gereken dünya kadar engel çıkarılır. Kadın olmak zaten zorken başörtülü kadın olmak
ekstra zorlaştırılır. Bu zorluklara bir de yasakçılar tarafından bölünüp küçük
küçük düşman kamplara ayrılan kız kardeşlerimizin saldırıları eklenir.
İşin aslı kadınlara ayrımcılık yapanlar bir şekilde iş
birliği içinde. Onlar kadınları, akvaryumcudan saydam poşetle alıp eve
taşıdıkları japon balıkları gibi “yalıttıklarını”, “koruduklarını” zannederken,
bizler kadınlığımızdan ve kız kardeşliğimizden vazgeçmeden, her gün pek çok
kadının şiddete maruz kaldığı, günlük sıkıntılarla baş etmek için gücünü israf
ettiği bu dünyada birbirimize sahip çıkabiliriz.
Esra Özer Duru, Ankara, 16.8.2022.