İsrail, yıllardır Filistin’i, Gazze’yi ölümle soldurmaya çalışıyor. Neredeyse bir yılını dolduran bugüne kadarkilerin en ağır Gazze’yi yok etme harekâtı; kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı demeden bütün çiçekleri eziyor, solduruyor. Her gün onlarca ölüme şahit oluyoruz. Aileler, insanlar parçalanıyor; çocuklar annesiz babasız, anne babalar çocuksuz kalıyor. Gazze’de en az bir uzvunu kaybeden yüzlerce insan var. Sadece insanlar değil; mahalleler, sokaklar, hayvanlar, doğa da İsrail’in merhametsiz, kuralsız, insanlıktan uzak bombardımanlarıyla can veriyor. Camiler, kiliseler, hastaneler, okullar, yardım kuruluşları, zeytin bahçeleri… hepsi soluyor. Ama Gazze ve Filistin, kadim Filistin topraklarına defnettiği her bir evladıyla dünyayı diriltiyor. İşte Ayşenur Ezgi de o evlatlardan biri. Dünyanın dirilişinin bedeli bu kadar ağır olmasaydı keşke…
Ayşenur Ezgi Eygi, daha küçükken ailesiyle birlikte ABD’ye
yerleşti. Şimdilerde birçok insanın düşlediği “Amerikan rüyası” ebeveyni
tarafından sağlandı ona. Seçkin bir üniversiteden mezun oldu, çift anadal yaptı.
Yaşadığı hayat itibarıyla İsrail kurşununa hedef olması çok düşük ihtimaldi. Hani
mezuniyet törenlerinde diplomasını almaya Filistin bayrağıyla, kefiyeyle
çıktığı için alkışladığımız gençler var ya Ayşenur onlardan biriydi. Daha 26
yaşındaydı, hayatının baharındaydı.
Birçok insanın kaybetmekten korktuğu imkânları kenara itti
ve seçimini insanlıktan yana yaptı. Vatandaşlığına sahip olduğu ABD’nin baş
sponsorluğunda İsrail’in bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün zalimleri geride
bırakan zulümlerini protesto etmek için Filistin’e gelerek tamamen sivil bir
eylemde bulundu. Rachel Corrie gibi Uluslararası Dayanışma Hareketi’nin (ISM)
mensubuydu. Rachel, bundan tam 21 yıl önce İsrail buldozeri tarafından ezilerek
katledilirken Ayşenur’u oturduğu zeytin ağacının altında, başına nişan alan bir
İsrail keskin nişancısı öldürdü. Keskin nişancı mutluluktan yerinde zıpladı.
Son 21 yılında İsrail’in zalimliğinden hiçbir şey kaybetmemesini kutladı. Corrie’nin
ailesi, ABD’de ve İsrail’de açtıkları davaları kaybetti çünkü “Corrie
tehlikeden kaçınabilirdi”. Ayşenur da Rachel gibi kalbinin sesini dinlemiş
Filistin’e gitmişti. İstese o da ölümden kaçınabilirdi. Halbuki Filistin’de
ölümden kaçınılabilir ama kaçılamaz! Ayağında pembe patenleri olan çocuklar bile
vurulurken… Filistin’de yaşamanın tabiatı böyle. Ayşenur’un ölümünü farklı
kılan, “beyazlar”ın yüksek standartlarında yaşarken insanlık onuru daha fazla
ayaklar altına alınmasın diye yaptığı seçim!
Sevgili Ayşenur, sen bizim Doğu’ya dair kaybetmeye
başladığımız inancımızı tazeliyorsun. Sen insanlığımızın oraya buraya sapa sapa
ama eninde sonunda menzile doğru ilerleyen yolculuğunun sembolüsün. Sen insanın,
içine doğarak değil, seçerek de doğruyu bulabileceğinin en güzel göstergesisin.
Sen insanın içindeki “doğu”nun o batıda da yetişse eninde sonunda açığa
çıktığının ve güneşi doğurmaya muktedir olduğunun ispatısın. Sen, başka başka
mıknatıslar yüzünden doğusunu batısını şaşıran kalplerin doğruyu gösteren
sağlam pusulasısın. Eğer iznin olursa arkandan hiç olmazsa bir gıyabi cenaze
namazı kılalım. Sen kalbindeki doğudan güneşi doğurarak Rabbine giderken biz
senin bu kutlu yolculuğuna yüreklerimizden mahcup bir dua bırakalım.
https://hertaraf.com/koseyazisi-esra-duru-sevgili-aysenur-musaaden-olursa-4302
Esra Özer Duru, Ankara, 11 Eylül 2024.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder