lapsus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
lapsus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

03 Temmuz 2025

Cumaya Gittim Geleceğim XII - DİKKAT! KADINLAR CUMAYI ÇALACAK!

Yine bir Cuma, Cuma namazına gittik. Kadın kısmının kapısı kilitli. Ezan okunuyor, bizi bir telaş aldı. Şu kenarda kılıversek, mümkün değil. Anahtarı soralım diye camiye girmek isteyince bu sefer içeride bir telaş. Salgın hastalıkla falan giriyormuşuz ya da orduyla baskına gitmişiz muamelesi. Halbuki bir annem, bir ben maalesef. Cemaatten; imamı, müezzini tanıyan biri alelacele anahtarı getirdi, namaza yetiştik. Çoğu camide, üç-beş metrekarelik kadınlar “odası”na göz dikilmesi, kadınlar kısmı büyükse alt katta erkek cemaat dolmuş taşmış gibi o katın yarıdan fazlasının paravanla bölünüp erkeklere tahsis edilmesi, elektrik süpürgesi, artmış halı parçaları, kırık taburelerle namaz kılma çıkmazı vb. yetmezmiş gibi; böyle kadınlar kısmının anahtarının unutulması, kapının kilitli bırakılması vakalarını da epey yaşıyoruz. Bu unutmaları her zaman iyi niyetli yorumlamak mümkün olmuyor. Böyle olunca akla “dil sürçmesi” geliyor.

Lapsus[1] (dil sürçmesi) terimini ilk kez 1895’te Avusturyalı dilbilimci Rudolf Meringer ve psikolog Carl Mayer ortaya atıyor. Daha sonra Freud, “kusurlu eylemler” tanımıyla kavrama kitabında yer veriyor. Kavram daha sonra dil yanlışlarını aşarak günlük hayatı sabote eden başka bazı davranışları tarif eden bir kapsama kavuşuyor. Gerçek hislerimizi kendimizden bile saklarken “ağzımdan öyle çıkıverdi”, iş yapmak istemezken “bir sürü işim vardı kapıyı çektim, anahtarı içeride bıraktım, bütün işler kaldı” diye tepki verdiğimiz, sıradan bir davranış gibi göründüğü halde arka planında içimizdeki duyguları yansıttığımız “yanlış”larımıza “sürçme” deniyor. Tabi ki sürçmelerin hepsinin altında böyle bir duygu durumu olmayabiliyor. Bazıları yorgunluktan, konuşma hızından, çok konuşmaktan, yaştan kaynaklanabiliyor. Ama birden fazla ve birkaç camide tekrarlanan anahtar unutma/kapıyı kilitli bırakma halleri mazur görülebilecek sınırı aşıyor.   

Noel’i Çalmaya Çalışan Grinch, Cuma’ya göz mü koydu?

Çalınamayacak bazı şeyler vardır ve onların çalınmasından endişelenmek çok olgun bir davranış sayılmaz. 2000 yılında vizyona girmiş bir Jim Carrey filmine konu olan Grinç[2], ilk defa Dr. Seuss olarak tanınan çocuk kitapları yazarı Theodor Geisel’in 1957’de yazdığı bir kitabında ortaya attığı, kötü anıları ve yalnızlığı nedeniyle Noel’den nefret eden ve insanların mutlu olmalarını çekemediği için Noel’i çalmaya çalışan bir karakter. Geisel, karakterin bu kadar popüler hale geleceğini hatta bir kavram olarak sözlüklere gireceğini tahmin etmemiştir. Kitapta, “Kalbi iki beden küçük olan kötü huylu” biri olarak resmedilen Grinç, hikâyenin sonunda tabi ki “Noel neşesi”ne kavuşarak iyileşir. İngilizcenin genel sözlüğünde ise bu kelime, “başkalarının zevkini bozan, asabi, huysuz, somurtkan, neşe kaçıran, oyunbozan kimse”yi tanımlar.

Cumaya giden kadınların bir şekilde sürçme gibi “masum” görünen hallerle engellenmesini, Grinç’in Noel’i çalması korkusunun yaşattığı panikle açıklayabilir miyiz bilmiyorum. Belki belli bir sevap pastası var da kadınlar cumaya gelince o pastadan erkeklerin payına düşen miktar azalacak ya da kadınlar cumayı öyle güzel kılacak ki Allah katında erkeklerin önüne geçecek ya da kadınlar camiye girerse bir daha çıkmayacak falan sanılıyordur. Diğer endişeleri kadınları engelleyenlerin kendilerinin gidermesi gerekecek ama en azından kadınların namazdan sonra camide kalma ihtimali olmadığını söyleyebiliriz. Ayette buyurulduğu üzere: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” (Cuma Suresi, 9-10. Ayetler) Neticede namazı kılınınca eve gideriz bence.

Rahman Camii

Bu haftaki Cuma namazı gözlemimizi birkaç defa gittiğimiz Ankara Gölbaşı Rahman Camiinde yaptık. İnşaatı yeni tamamlanmış, oldukça ferah ve büyük bir cami. Güneş ışığı, caminin içini kubbeye ve kubbe altına yerleştirilmiş çok sayıda vitraylı ve düz camdan girerek zarafetle aydınlatıyor, kalem işleri de yine oldukça zevkli. Ana mekâna girişte sağda pvc ile bölünmüş bir oda bulunuyor. Merdiven çıkamayan kadın cemaatin namazını burada kılabilmesi mümkünse de burayı yine erkek cemaat kullanıyor. Kadınlar kısmı üst katta asma kat şeklinde konumlandırılmış. Çok sayıda merdivenle çıkılıyor. Üst kattan kubbe, minber, alt kat rahatça görünüyor. Caminin ana mekânının maneviyatında ibadet etmek insanı mutlu ediyor. Ses sistemi gayet iyi çalışıyor, hutbe rahatça takip edilebiliyor. Üst katta çok sayıda plastik rahle olmasına rağmen namazını oturarak kılabilenler için sadece bir tabure bulunuyor. Camide erkeklerin abdest alabilmesi için şadırvan mevcut. Kadınlar tuvaletinde ise kabin bölümleri yapılmamış ve inşaat hala sürdüğü için tuvalet kullanılamıyor.

(Sizden gelecek cami notları için bilgi@hertaraf.com, yetkililerin dikkatini çekebilmek için: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş @dibalierbas, Din İşleri Genel Müdürlüğü @dibdhgm, Ankara Müftülüğü @ankaramuftulugu, Gölbaşı Müftülüğü @golbasimuftulugu.)    


Esra Özer Duru, Ankara, 2 Temmuz 2025.

Taze Taze Hikâyeler

BEKLEME ODASI

Mart ayı ortalarıydı. Hava, okullardaki mevsim tablolarında her zaman bahara dahil edilmesine rağmen, yıllardır rolüne direnen bu aya yakışı...

Yeni Yazılardan Haberdar Olun

Kaçırmayın!